17 Ağustos’ta, Mısır’da yüzlerce insanın ölmesi, binlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan katliam sonrası, Anarşist Tahrir-ICN’nin duruma ilişkin bildirisi:
Geçtiğimiz son iki gündeki gelişmeler devrimi öldürmek ve ordu/polis devletine geri dönmek amacıyla ordunun elinde tuttuğu gücü sağlamlaştırmak için yarattığı olaylar silsilesinin en son adımıydı.
Baskıcı Müslüman Kardeşler rejimi gitti. Ama onun yerine, Müslüman Kardeşler’den daha az otoriter ya da faşist olmayan üstelik iktidardan indirilmesi çok daha güç olan ordunun gerçek yüzü geldi.
Ordunun, Nadha Meydanı’nda ve Rab’ada Mursi destekçilerine uyguladığı katliamda 500 kişi katledildi ve yaralananların sayısı 3.000’i geçti (Sağlık Bakanlığı’nın verilene göre-fakat bu sayının çok daha yüksek olduğu söyleniyor). Bu önceden planlanmış bir devlet terörizmi eylemidir. Bu, insanları ikiye bölmeyi amaçlamakta ve Müslüman Kardeşler’in intikam almak ve kendini korumak için daha fazla militan yaratmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu, böylece ordunun tüm İslamcıları terörist diye tanımlamasına ve ülkede bir “iç düşman” yaratarak halihazırda devam etmekte olan olağanüstü hali meşrulaştırmasına olanak sağlıyor.
İktidar bugün Müslüman Kardeşler’in peşinde, yarın iktidarı eleştirmeye yeltenenlerin peşinde olacak. Zaten ordu, polis ve askere olağanüstü yetkiler vererek ve birçok eyalette aynı anda akşam 7’den sabah 6’ya kadar sokağa çıkma yasağı uygulayarak bir aylık olağanüstü hal ilan etmişti. Bu da orduya kendisinden farklı düşünenleri yok etmek için tam yetki sağlıyor. Bu devrim öncesi günlere, yani 1967’den beri mevcut olan olağanüstü hal kanunlarına dönüş demektir ve bu yapı baskının tüm ülkeye yayılması ve özgürlüğün reddi demektir.
Yeni rejimin karakteri açıktır. Birkaç gün önce on sekiz devlet adamı atanmıştır, bunların büyük çoğunluğunun kökeni ya polis/ordu ya da eski Mübarek rejiminin kalıntılarıdır. Ayrıca bir de kendi hakları için grev yapan işçilere (ordunun Suez’deki çelik işçilerine saldırıp onları tutuklaması gibi) saldırılmaktadır. Askeri rejim, devrimci eylemcilere karşı da bir av başlatmış, gazetecilere saldırarak onları tutuklamış, yabancıları olaylara tanıklık etmemesi konusunda tehdit etmiştir. Hem yerel hem de küresel medya yarı gerçek haberler yapıyor ve siyasi gündemin destekçilerinin hikayesini yazıyor. Karşı-devrim son sürat yoluna devam ederken böl ve yönet taktiği ile insanların arasında oluşan birliği nasıl bozacağını iyi biliyor.
Son iki günde köktenci saldırılar artışa geçti, 50’den fazla kilise ve Hristiyan kurumlar saldırıya uğradı. Ordu ve polis, Hristiyan topluluklarının binalarını korumaya gerek duymadı. Ordunun ve Müslüman Kardeşler’in her ikisinin de ilgisi tansiyonu yükseltmek, korku yaratıp, insanların içine nefret tohumları serpmektir. Onlar devletin kendi kontrollerine geçmesi için savaşırken, insanların kanları sokakları dolduruyor.
Biz güç savaşı ve köktenci saldırılar vasıtası ile Rab’a ve Nadha Meydanı’nda yapılan katliama, işçilere, eylemcilere ve gazetecilere yapılan saldırılara, insanların aldatılmasına karşı çıkıyoruz. Devrimin devam etmesi için insanlar her kimden gelirse gelsin saldırılara, iktidarın tiranlığına muhalefette birleşmeliler!
Kahrolsun Ordu ve Al-Sisi!
Kahrolsun Mübarek rejiminin kalıntıları ve zengin elitler
Kahrolsun devlet ve tüm güç otonomcu topluluklara
Yaşasın Mısır Devrimi!
Meydan Gazetesi Sayı 12, Ağustos 2013