İftiradan İşkenceye Günah Keçisi Utku Kalı

Sayı 13, Ekim 2013

11 Mayıs 2013 günü Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki ayrı patlama yaşandı. İki ayrı patlamada, toplam 52 kişi yaşamını yitirdi.

Patlamadan on gün sonra, 22 Mayıs’ta, Redhack saldırılara ilişkin yazışmalar yayınlandı. Yayınlanan askeri yazışmalarda, devletin resmi kurumlarının Reyhanlı patlaması öncesinde istihbarat bilgisine sahip olduğu yazıyordu. Yani devlet, 52 kişinin katledildiği patlamanın yaşanacağını önceden biliyordu.

Belgelerin ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir açıklama yaparak saldırının faillerinin bulunduğu iddia etti ve “Kimse başka iddialar ile kafaları bulandırmaya çalışmasın” diyerek istihbarat belgelerinin varlığını inkar etti. Davutoğlu’nun açıklamasından bir gün sonra, 23 Mayıs 2013 günü, İçişleri Bakanı Muammer Güler “Olayla ilgili bir askerin gözaltına alındığı”nı açıklayarak, bir gün önce dışişleri bakanının yaptığı açıklamanın aksine, istihbarat belgelerini kabul etti. Devlet önceden haberi olduğu bir patlamayı “sanki bilmiyormuş” gibi yaparak yaşanan skandalı ört bas etmeye çalışırken, aynı gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “ciddiye almayın, yayınlamayın” diyerek yaşananlara ilişkin sansür uygulamaya kalkıştı.

Redhack’in yayınladığı resmi yazışmalar sebebiyle, 23 Mayıs günü, Amasya İl Jandarma Komutanlığı’nda görev yapan iki asker “şüpheli” oldukları iddiasıyla gözaltına alındı, askerlerden biri, aylardan beri tutuklu olan ve türlü işkencelerle yıldırılmaya çalışılan, Utku Kalı’ydı. Gözaltına alınan her iki asker de belgelerin sızdırılmasıyla ilgili alakaları olmadıklarını söyleyerek suçlamaları reddetseler de olmadı. Yayınlanan yazışmaların askeri birliğe gönderildiği saatte nöbetçi olmasıyla “şüphelerin üzerinde toplandığı” Utku Kalı, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Redhack aynı gün, Utku Kalı’nın gözaltına alındığını ve sonrasında da tutuklandığını bildiren başka askeri bilgiler de yayınladı. Tutuklanan Kalı’nın kendilerine belge sızdırmadığını ve askeri kaynaklardan bilgi almaya devam ettiklerini bildiren Redhack, dolayısıyla Utku Kalı ile bir bağlantılarının bulunmadığını da belirtti. Ancak Utku Kalı, 24 Mayıs günü askeri mahkemede görülen duruşmada, “üzerinde bulunan şüphe nedeniyle kaçma ve delilleri karartma gerekçesiyle”, devletin sözde bilmediği bir patlamanın ardından resmi yazışmaları sızdırdığı iddia edilerek tutuklandı.

Utku tutuklandıktan sonra, Sivas Askeri Cezaevi’ne kapatıldı. Utku gözaltına alınıp tutuklandığı andan itibaren türlü kötü muameleye, dayağa, işkenceye maruz kaldı. Belgeleri kendisinin sızdırdığını kabul etmesi için zorlandı. Devlet “üzerindeki şüphelerin yüksek” olduğu iddiasıyla tutukladığı Utku’ya, “devletin gizli belgeleri temin ve açıklama” iddiasıyla ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenledi; Utku’nun dosyasını Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle yetkili ağır ceza mahkemesine gönderdi.

Tutuklu yargılandığı süre içinde psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kalan, yaşadığı kötü muamele sebebiyle sevk edildiği Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi’nde sinir krizi geçiren Utku hakkında, “301. madde” ile ilgili soruşturma açıldı. Utku Kalı İstanbul Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilmeden önce, bizler de Meydan Gazetesi olarak hem avukatı hem de ablası olan Ceren Kalı ile Utku’nun yargılanma sürecini, soruşturmada işleyen “hukuksuzluğu” ve Utku’nun neler yaşadığını konuştuk.

Meydan Gazetesi: Utku’nun en son Erzurum’da askeri hastanede tedavi gördüğüne ilişkin bir bilgimiz vardı. Utku’nun en son durumu nedir?

Ceren Kalı: Utku, Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Askeri Hastanesi’ne yatırıldıktan yalnızca iki hafta sonra “iyileşti” denilerek taburcu edildi. Sivas Askeri Cezaevi’ne geri gönderildi.

Utku Sivas’a döndüğünde -23.09.2013 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda tekrar muayene oldu, psikometrik test sonuçları ve intihar düşüncesinin devam etmesi nedeniyle tekrar hastaneye yatırılması konusunda kendisine rapor verildi.

Bu raporun üzerinden 8 gün geçmesine rağmen Utku halen hastaneye yatırılmış değil, sevki için bir hastanenin belirlendiğini biliyoruz ve fakat 8 gün gibi uzun süreler Utku için kritik süreler. Yetkililerin, bu süre zarfında oluşabilecek düşünmekten bile korktuğum bazı şeylerin sonuçlarını nasıl göze alabildiklerini aklımız almıyor.

Meydan Gazetesi: Utku’nun cezaevinde gördüğü işkence sebebiyle hastaneye sevk edilmesini belirten bir rapor varken savcılık uzun bir süre bu raporu görmezden gelmişti. Kardeşinizin cezaevinde ya da hastanede karşılaştığı olumsuzluklar nelerdir? Maruz kaldığı şiddetin boyutu nedir?

Ceren Kalı: Utku defalarca çıplak aramaya maruz kaldı. Anne-babanın gittiği açık görüşler, benim gittiğim açık görüşler, avukat amcamız ve bizim avukat arkadaşımızın gittiği görüşler ve milletvekili Hüseyin Aygün’ün ziyaretinden sonra çırılçıplak soyunarak aranmış.

Doktor muayenelerine, kendisini götüren askerlerin ciddi baskısı ve müdahalesi ile karşılaşmış. Doktorun odasına önceden girip, doktorlarla konuşmaktan tutun da, doktorun ne ilaç yazacağına dahi müdahale söz konusu. Bunun dışında, Utku doktor ile asla yalnız bırakılmamış, doktorlar da Utku’nun yalnız kalma taleplerini reddetmişler. Ellerindeki kelepçe asla çıkartılmamış, bir doktora işkenceye maruz kaldığını söylemesine rağmen doktorlar tarafından hukuka ve hasta haklarına uygun muayene yapılması sağlanmadığı gibi, suç adli mercilere de bildirilmemiş.

Bir doktor muayenesi dönüşü sinir krizi geçirmiş. Utku’yu doktora götürmedikleri gibi “senden beklemezdik”, “erkek adam ağlar mı” gibi cinsiyetçi ifadelerle aşağılanmış. Üstüne üstlük asker kişilere ve TSK’ya küfürler ettiği iddiasıyla bir astsubayın “canlarını sıktığı ve morallerini bozduğu” şeklindeki soyut şikayetiyle hakkında soruşturma başlatıldı. Son yasa değişiklikleri kapsamında görevsizlik kararı verdiklerinde gördük ki, Askeri Savcılık suçu, TCK’nın 301. maddesi kapsamında değerlendiriyor. Bundan sonraki süreçte Sivas Cumhuriyet Savcılığı’nın değerlendirmesini hep birlikte göreceğiz.

Geç kalktınız diyerek tutanak tutup, zorla savunma yazdırmışlar. Mektuplarının tamamını vermiyorlar. Yazdıkları, sürekli sansürlenmiş. En son yazdığı bir mektubu “savcıya verdik hakkında dava açılacak” şeklinde ifade ediyorlar. Düşünün Utku, savcıya bir mektup veriliyor savcı da otomatik olarak dava açıyor şeklinde bir cümleyle, yaratılmaya çalışılan bir izlenimle korkutulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Burada bahsi geçen, adli süreçteki yargılanmayı, suçsuzluğunun görülmesini ve beraat etmeyi, özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen bir insan. Bir avukat olarak, daha beter manevi bir işkence düşünemiyorum.

Utku’nun yaşadığı, hukuka aykırı her şey hakkında suç duyurusunda bulunduk. Diğer tutuklular tarafından sıklıkla sözlü olarak taciz edilmiş, üzerine çakmak atılmış, terörist diye arkasından bağırılmış. Darp etmek isteyen olmuş. Tüm bunlar nedeniyle Utku, havalandırmaya çıkamaz olmuş.

Gazete alımı da engellendi. Utku’yu baskı ve korku ile yıldırmak, içinde bulunduğu ruh hali sebebiyle telafisi imkansız sonuçların doğmasına kapıyı aralamaktır.

Meydan Gazetesi: Bu süreç tabi ki yalnızca Utku için değil, sizler için de zor geçiyor. Ailesi olarak size yönelik doğrudan bir baskı, tehdit ya da taciz söz konusu mu?

Ceren Kalı: Ne yazık ki ailenin kadınlarına yönelik, haliyle değil Utku pek çok erkek için kabulü ve tahammülü mümkün olmayan, taciz ve sataşmalar söz konusu. Öte yandan sosyal medyada her türlü tepki genellikle bana yöneliyor, çünkü süreci ben götürüyorum. Bu süreçte hakaret eden oldu, rahatsız eden oldu, tehdit eden oldu… Hala da devam ediyor. Bunlar ayrı ve kişisel olarak takip edeceğim hukuki süreçlerin konusu. Fakat gündemimiz, ailemizin bu zor günlerinde yaşadığı sıkıntıdan nemalanan birkaç vicdan yoksununa zaman ayıramayacak kadar dolu. Şu an önceliğimiz, kardeşimin suçsuzluğunun anlaşılması ve özgürlüğüne kavuşması.

Meydan Gazetesi: Kardeşinizin gözaltına alınmasından tutuklanmasına kadar işleyen tüm süreç hukuki dayanaklardan yoksun olarak işletiliyor. İşleyen bu hukuksuzluğu biraz anlatabilir misiniz?

Ceren Kalı: Süreç gerçekten o kadar hukuksuz bir hal aldı ki sağ olsunlar soran, merak eden, destek vermek isteyen insanlara anlatmaya başlayınca sonu gelmiyor. Fakat temel ve öncelikli olarak takibini yaptığımız, on hukuka aykırılık var. Çünkü bunlar adil bir yargılanmadan çoktan uzaklaştığımızı hemen özetliyor.

Meydan Gazetesi: Özellikle yakın zamanda yaşanan bir örnek, hepimizin devletin hukukuna, yargısına, mahkemesine ilişkin bir kez daha düşünmemize sebep oldu. Taksim Direnişi sürecinde polis tarafından katledilen Ethem Sarısülük’ün mahkemesi, hepimiz için devletin adaletsizliğinin bir göstergesi oldu. Böylesi bir süreç, devletin askeri, polisi, savcısı, yargısı organize bir şekilde hareket ederken adaletsizlikler sürerken, sizler kardeşinizin yargılandığı davada “adaletin” işleyebileceğini düşünüyor musunuz?

Ceren Kalı: Adalet tanrıçası Themis’in gözlerinde bir bant vardır. Bu pek çok insanca bilinen, fark edilen bir şeydir. Adalet tanrıçasının gözleri neden kapatılmış, bantlı olarak tasvir edilmiştir? Çünkü bu, adaletin tarafsızlık unsurunu ifade eder. Bu son derece simgesel ancak gerçekten çok etkileyici ve anlamlı, derin bir detaydır. Bu açıdan bir ülkede adalet herkes için çok önemli. Fakat bizim gibi sade vatandaşlar için iki kat daha önemlidir.

Adaletin iki kat daha önem arz ettiği insanlardan olarak, sadece Ethem’in davasında değil, pek çok kez umudumuzun kırıldığı nokta oluyor. Bizim adalet talep etmekten ve bu davaların takipçisi olmaktan başka ihtimalimiz de yok. Çünkü bu hem Utku için tek şansımız hem de hakkımız. Bu yüzden, bu noktada hele ki hak sahibi olduğumuz, mağdur edildiğimiz bir konuda umudu yitirmenin ve “Böyle gelmiş böyle gider…” çaresizliğine kapılmanın kimseye bir yararı olacağını düşünmüyorum. Aksi halde mağduriyetimizin de emeğimizin de çabalarımızın da birliğimizin ve birbirimize verdiğimiz desteğin de bir önemi kalmayacak.

Bu yüzden gücümüzün sonuna kadar çabalayacağız, emek vereceğiz, bizim gibi adaletsizliğe uğramış olanlara destek olacağız, onların desteğini seve seve kabul edeceğiz.

Sanmıyor ve ümit ediyorum ki, dünyanın hiçbir ülkesindeki bir hakim, oturduğu koltuğa dayanarak, kişilerle sembolleşen ama binlerce hatta milyonlarca insanın mağduriyetine sebep olan bir adaletsizliği görmezden gelsin. Kalı ailesinin bir mensubu olarak ben ve ailemiz böyle bir ihmale inanmak istemiyoruz.

Meydan Gazetesi: Teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki Utku’nun ve ailenizin yaşadığı bu süreç Utku özgürlüğüne kavuşmasıyla son bulur.

Meydan Gazetesi Sayı 13, Ekim 2013

Paylaşın