12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Cemil Kırbayır’ı bir an olsun aramaktan vazgeçmeyen; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın “rahatsızlıkları” bahanesiyle gelmedikleri duruşmaya, ilerlemiş yaşına rağmen ambulansla da olsa gelen; kanser olduğunu öğrenince “Beni çocuğumun kemiği bulunmadan defnetmeyin, mezara gömmeyin” diyen ama bu son isteği yerine getirilemeyen 105 yaşındaki Berfo Ana’nn yaşamı ve mücadelesi bir film oldu.
Berfo Kırbayır’ın oğlunun kemiklerini bulmak için verdiği 33 yıllık mücadeleyi anlatan, Veysi Altay’ın yönettiği “33 Yıllık Direniş Berfo Ana” filminin gala gösterimi, geçtiğimiz günlerde Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Çok sayıda kayıp yakınının da davetli olduğu galada konuşan Cemil Kırbayır›ın abisi Mikail Kırbayır, “Devletin katlettiği Cemil Kırbayır’a firar etti dediler. Biz bu yalana hiçbir zaman inanmadık. Başta Berfo Ana olmak üzere, verdiğimiz mücadele sonucu devlet, Cemil Kırbayır’ı işkencede katlettiğini kabul etti. Ancak işkencecilerinin bilinmesine rağmen hala devlet erkleri failleri korumaktadır.” dedi.
Kırbayır ailesinin avukatı Eren Keskin ise: “Aslında bu dosya bütün kayıp dosyaların bir toplamı gibi. Çünkü devletin işlediği bütün suçların tescilli olarak yer aldığı bir dosya. Bugüne kadar yargılama yapmayanlar, bugün hâlâ gizlemeye devam edenler bu suçun ortağıdır.” diye konuştu.
Galaya katılan BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan düşüncelerini şöyle aktardı: “Cenazelerine ulaşılmayan binlerce kişi var hâlâ bu coğrafyada. Onlar 12 Eylül’de kaybedilirken, aslında katledildi. Biliyoruz ki geri gelmeyecekler. Ama umudumuzu korumak ve bu umutla yaşamak istiyoruz.”
Filmin yönetmeni Veysi Altay, galada yaptığı konuşmada “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne yok etme politikası var. Bu zihniyet bugün de dev
Gürşat Özdamar
am ediyor. Bugün bu filmleri çekiyor olmamız, bazı şeyleri tartışıyor olmamız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin zihinsel olarak değiştiği anlamına gelmiyor. Sadece biz güçlendik. Bir dönem vicdanını kaybeden topluma, bugün Cumartesi Anneleri, Berfo Analar o vicdanı geri getirdi. İyi ki anneler var, iyi ki onların mücadelesi var.” dedi.
Veysi Altay, 33 yıldır çalmadık kapı bırakmayan Berfo Ana’yı, son 4 yıl boyunca gittiği yerlerde takip etmiş ve görüntülemiş. Kimi zaman ambulansta, kimi zaman tekerlekli sandalyede görüyoruz Berfo Ana’yı. Ankara’da Kenan Evren’in yargılanmasında, başbakan ile görüşmesinde, Kars’ta oğlunun işkence görerek kaybedildiği okulda, Galatasaray’da diğer kayıp anneleri ve kayıp yakınlarıyla…
Berfo Ana’nın günlük yaşamını da, gözlerden uzakken oğlu Cemil için yaktığı ağıtı da kameraya almış: “Cemil Can annen seni aramaya geldi.” Bir gün döndüğünde oğlu kapıda kalmasın diye evlerinin kapısını hiç kilitlemeyen Berfo Ana’yı, işkenceci Kenan Evren’e seslenirken kaydetmiş: “Kaç ocağı söndürdün?”
Cemil Kırbayır, 13 Eylül 1980’de, darbenin ertesi gününde, Ardahan’ın Göle ilçesindeki Okçu Köyü’nde yaşadığı evinden gözaltına alınmıştı. Önce Göle’ye, sonra Kars Askeri Gözetimevi’ne gönderilmişti. O dönem sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü›nde sorgulanırken, 8 Ekim 1980’de işkencede ölmüştü.
Filmde Cemil Kırbayır’ı hem abisi Mikail Kırbayır anlatıyor hem de Cemil Kırbayır ile birlikte gözaltında işkence gören, sonradan serbest kalan arkadaşı Çetin Aşula.
Berfo Ana, Cemil’ine kavuşamadan öldü. Vasiyeti gereği oğluyla birlikte gömülmek istiyordu. Olmadı. Şimdi Berfo Ana›nın yanında, oğlu için, Cemil Kırbayır için açılmış boş bir mezar yeri, bu vasiyeti yerine getirmek üzere bekliyor. Aslında Veysi Altay’ın filmi de Berfo Ana’nın son vasiyetinin gerçekleşmesi için herkese düşen sorumluluğu anımsatıyor.
Gürşat Özdamar
Meydan Gazetesi Sayı 13, Ekim 2013