Elektrik biz ezilenlerin işkencesidir. Bazen isyan ettiğin için alırlar seni, elektrik verirler, öldürürler; bazen de yoksulluğa iter, elektrik vermez, dondurup öldürürler. Seçkin Ayral, Edirne’nin Keşan ilçesinde müzisyenlik yapıyordu. Geleceğe dair düşleri, umutları vardı hepimiz gibi. Ama elektrik borcunu ödeyemediği için mum yakarak ısındığı evinde, mumun devrilerek çıkardığı yangın sonrası yaşamını yitirdi. Umutları da düşleri de yandı bitti. Aslında biliyordu bu çarpık düzeni. Söylediği parçalarda da ifade ediyordu. Daha 5 Aralık günü facebook sayfasında Şeyh Bedrettin’e ait şu sözleri paylaşırken olduğu gibi: “Ay ve güneş herkesindir, Hava herkesin havasıdır, Su herkesin suyudur, Ekmek neden herkesin ekmeği değildir?”
Belki tanışmamışlardı ama bildiğinden eminim Tuncay’ı. Grup Yorum ve Grup Kızılırmak grubunun kurucularından olan Tuncay Akdoğan’dan söz ediyorum. O da elektrik borcunu ödeyemediği için mum yakarak ısındığı evinde, mumun devrilerek çıkardığı yangın sonrası yaşamını yitirmişti; bundan tam 10 yıl kadar önce. Tuncay, o sıralar “Bir nehir ki ömrüm” albümünü hazırlamaya çalışıyordu. Şöyle başlıyordu parça: “Sonra fark ettim ki su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor her şey yine ve aynı şekilde oluyor... öyle bir yere geldim ki sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış üşümek ve sonra ısınmak gibi...“ Üşümek ve sonra ısınmak! Belki hissetmiş gibi. Ya da bin yıllardır yoksulların soğukla imtihan edilmesinin farkındalığıyla. Çünkü kader olamayacak kadar sık öldürülüyoruz. Bir alışveriş merkezi inşaatında çalışan işçiler de böylesi bir ölümle tanışmışlardı, kalmak zorunda bırakıldıkları çadırlarında. Enerji, kalkınma, baraj, modernleşme, santral, kentleşme, hes, nükleer tartışmaları arasında yitip giden canlar… Yani ne Tuncay ilk, ne Seçkin son bu arenada. Ama, Tuncay’ın dediği gibi, yüreğimiz baş eğmez bir haylaz! Ay ve güneş, hava ve su ve ekmek herkesin olana dek taşıyacak bin yıllık kavgasını.
Gürşat Özdamar
Meydan Gazetesi Sayı 15, Ocak 2014