AKP hükümeti ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki iktidar kavgası sonucu büyük bir yolsuzluk operasyonu gerçekleştirilmiş ve halk, devletin bu yolsuzluklarına karşı tepkisini dile getirmişti. Devrimci Anarşist Faaliyet yaşanan operasyonun hemen ardından “Devlet Yaşamlarımızı Çalıyor” başlığıyla bir bildiri yayınladı ve sokaklar da dağıttı. Ayrıca farklı semtlerde sokak yazılamaları yapıldı. Bugün, TC devletinde on iki senedir iktidar olan bir hükümetin iç çatırdamasıyla çatlaktan sızanların yarattığı sansasyonu izliyoruz. Tayyip Erdoğan’ın partisiyle Fethullah Gülen’in cemaati arasındaki bu iktidar savaşının, bakkaldan çikolata aşıran çocuklar gibi az çikolata yiyenin çok çikolata yiyeni bakkala gammazlamasına benzediği de aşikar. Sansasyonun anlaşılması bu kadar basitken, yolsuzluksa ülke ve dünya gündemini sarsacak kadar karmaşık. Avrupa Birliği’nden Shangay Birliği’ne, Ortadoğu’daki savaş pazarından petrol pazarına, şehirlerdeki TOKİ’lerden köylerdeki HES’lere, yerel seçimlerden genel seçimlere kadar ilişkili bir yolsuzluk bu. Miktarın fazlalığı ve transferlerin rotası bunun göstergesi. Sansasyonun süreceği kesin, çünkü Tayyip’in de Fethullah’ın kendi medyası var. Medyası olan konuşacak. Biz, devletin yolsuzluk olduğunu biliyoruz. Dün Demokrat Parti, Anavatan Partisi gibi birçok hükümetle benzer deneyimi yaşayan, en alttan en üste devletin yolsuzluk olduğunu bilen bizler, şimdiki sansasyonla alakalı konuşulanlara genelinde şaşırmadık. Ancak dedikodu babındaki ayrıntıları şaşırarak izledik. Şimdi yaşananlar için “oha” diyeceğiz, “çüş” diyeceğiz; belki de alıştığımızdan gülüp geçeceğiz. Ama bu gülüş mutluluğun değil, kızgınlığın gülüşü. Böylesi saçma bir sistemde yaşamanın manasızlığının gülüşü. 800 lira ile yaşamak için günde 12 saat çalışmak zorunda kalmanın manasızlığı; arta kalan zamanın evden işe, işten eve, her gün saatlerce yolda geçmesinin manasızlığı; sürekli imrendirilerek istemenin, ama bir türlü isteklere yetememenin manasızlığı; suyun, elektriğin, gazın faturasını ödeyemezken, ilaçsız, doktorsuz, hastanesiz hasta olup, yitmenin manasızlığı… Bir sansasyon olarak konuşulan bu yolsuzluğun, bizler için yoksulluk olduğunu bilmenin gerilimiyle gülüyoruz. Yolsuzluk, bize yoksunluktur, yoksulluktur. Ağanın oğluna, Muammer’in oğluna, Zafer’in oğluna zenginliktir, bolluktur. İşte bu adaletsizliğe kızanlar, kızgınlıklarıyla birer birer isyan ederler bu yoksulluk düzenine; devletin yaşamları çalmasına isyan ederler. Aç bebeğe, çalışırken sakatlanan çocuğa, beli bükülmüş işçiye, çalışarak yaşlanan emekliye, yaşlanamadan yitene; bu adaletsizliğe isyan edenler hep oldu. Bolluğun bitmesini istemeyen zenginler, bu düzenbazlık düzenin kendisi olan devlet, tüm korkusuyla saldırdı isyan edenlere. Gözaltılarla, işkencelerle, sonsuz tutsaklıklarla birer birer katlederek bitirmek istedi isyan edenleri. Yoksulluk düzenini devirmek isteyen devrimcilerse, tutsaklıklarına rağmen mücadelelerini hep sürdürdüler. Tutsaklar direndikçe devlet saldırdı, katletti; katlederek korkuturum zannetti. 19 Aralık 2000 tarihinde hapishanelere yönelik katliamıyla 30 tutsağı katletti. Ancak mücadele edenler ne 19 Aralık’ta, ne öncesinde, ne de sonrasında korkmadılar devletten, yılmadılar, mücadeleden vazgeçmediler. Taksim İsyanı’nda da bir bir yitirmedik mi korkusuz kardeşlerimizi? Ama yitirdiğimiz her kardeşimizin ardından sokaklar daha da dolup taşmadı mı? Sokaklar bu daha başlangıç, mücadeleye devam diye haykırmadı mı? Şimdi mücadele ederken yitenlerin ve mücadeleyi sürdürenlerin anlatmak istediği gerçekler, birbirlerini ısırmayacak zannettiğimiz iktidarların birbirlerini ısırmasıyla, birbirlerine saldırmasıyla daha da belirginleşiyor. Şimdi sansasyonun dedikodusunu önemsemeden, gerçekleri her sokakta, her meydanda haykırmalıyız. Devletin ve kapitalizmin yoksullaştırarak çaldığı yaşamlarımızı el ele, omuz omuza vererek yeniden kazanmak için mücadeleyi sürdürmeliyiz. Unutmayalım ki devletlerin olduğu bir dünyada bizler piyon, kapitalizmin olduğu bir dünyada bizler bir köle, zenginlerin olduğu bir dünyada bizler yoksul olacağız. Devletin, katliamların, kapitalizmin, adaletsizliğin, zenginliğin ve yoksulluğun olmadığı bir dünya için yaşasın Anarşizm.
Devrimci Anarşist Faaliyet
Meydan Gazetesi Sayı 15, Ocak 2014