Kolektif Bir Video Çalışması [BADpoetry]

Sayı 15, Ocak 2014

[BADpoetry], şiir, müzik, tiyatro ve sinemayı birleştiren bir video çalışması. Çoğunluğunu genç sanatçıların oluşturduğu çalışmaya Mert Kamiller müzikleriyle, Müslüm Çizmeci ve Gökben Derviş şiirleriyle, Arda Baykal da oyunculuğu ile katkıda bulunuyor. Ocak ayının başlarına doğru internetten takip edebileceğimiz [BADpoetry] projesini, çalışmayı sırtlayanlardan Müslüm Çizmeciile konuştuk.

Meydan: [BADpoetry] Nedir? Neden ve nasıl ortaya çıktı bahsedebilir misin?

Müslüm Çizmeci: [BADpoetry] projesinin temelleri 2008 yılında Mert Kamiller ve Onur Akyıl isimleriyle atıldı. Proje ilk zamanlarda, müzik-şiir birlikteliğini önceliyordu. Bizim şu an yaptığımız; yapıyı ayaklandırmak, yapıyı yürütmek. Bunu yaparken de tiyatro ve görsel sanatlarla birleşimini denedik. Bütünlüklü, aynı zamanda ikircikli bir hal aldığını, ortaya çıkan çatışmanın, yaratıma dönüşümünü deneyimledik. Kendini aştı ve bunu kendisi yaptı. Tam anlamında bir “kendilik”ten söz edebiliriz. Kolektiftir, doğaçlamadır, hala süreçtir. [BADpoetry] adına ilk edinimim, “sınır ihlali”dir. Ekleyerek, bir çırpıda şekillendirebilmek ne benim ne de bir başkasının haddine. Gökben’in baktığı yerden “öfkenin yontulmamış hali”. Arda, “herkesin hemfikir olduğu bir denemedir”, diyor. Ben buna “usulsüz kullanım” da diyorum, aynı zamanda üzerine çalıştığım bir şiirdir. Hikâyesine bire bir tanık olan Ömer Akay ismini de anmadan edemem. Bu projede, fikir münazaralarımızda yanımızdaydı.

Meydan: Anladığımız kadarıyla bu çalışma “derdi” olan bir çalışma. Derdinin ne olduğu projenin üretim aşamasından, dağıtım şekline kadar bize ipuçları veriyor: Çalışma için bir yerden maddi destek almıyor, bütün giderleri kendiniz karşılıyorsunuz; kolektif bir çalışma sonunda ortaya çıkan eser(ler)i satmak gibi bir kaygı gütmüyor, internetten yayınlamayı tercih ediyorsunuz. Peki, kısaca Bad Poetry’nin kendine “dert” edindiği şeylerden bahseder misin?

Adım atmak, yol almanın belirtisidir. Yol almak, içinde hareket, enerji, karar ve ikrar barındırır. Yol almanın alt metninde yaşam, üst metninde insan vardır. İnsan çelme takar, düşer ve gösterir. Olup biten, tekrarla olup biten, doğasına aykırı yaşam formunu kabullenemez. Dizi kanar, güler ve gösterir. Bilincini gösteriyle hipnoz eder ve bu durumda bilinçaltında, öncül benliğiyle çatışması başlar. Kavga eder, sevişir ve gösterir. Biz bu diyalektik düzlemde “yok olanlarız”. Kötüye, çirkine, geceye, bir avuç bokla sineğe konanlarız. Gösteri biter. Korku gömülür Eve dönüş yolu boş ve artık karanlık. Baylar, yayan ve gitmek durumundayız.

Meydan: Çalışmaya katılan, farklı disiplinlerden çok sayıda isim var. Kimler katılıyor bu çalışmaya, kim nasıl katkıda bulunuyor?

Bu çalışmada Mert Kamiller müzikleriyle, ben ve Gökben Derviş şiirlerimizle; Gökben aynı zamanda Arda Baykal’la birlikte, oyunculuklarıyla. Miraç Üney ve Ezgi Andaç, dans performanslarıyla yer alıyor. Darbukanın başındaki isim, Demircan Tetik. Yılmaz Başar Babür, yönetmen koltuğunda oturuyor. Ali Era ve Yusuf Balıktutan da kamera başındaydı, onların aynı zamanda sahne tasarımda da epey emekleri geçti. Senaryoda yine şiirlerini performe eden şairlerin kalemleri vardı. Şenol Erdoğan, Altay Öktem, İnan Ulaş Arslaboğan, Emre Varışlı, Evren Evrim Önal kamera önüne davet ettiğimiz ve bizi yalnız bırakmayan şair dostlarımızdı. Ayrıca Şenol Erdoğan, projeye Underground Poetix’in kapılarını açtı. Meral Kaya makyajları yaptı. Ayla Yıldırım, Yeşim Polat, Devrim Çakmakçı, Erva Bayraktar figüratif desteklerinin yanı sıra çekimler boyunca yine yanımızdaydılar. Oytun Tez, Doğu Kaan Erarslan, çevirilerde, Bilge Güç’ün web desteği ve Onur Akyıl danışmanlığıyla [BADpoetry] bu adımını atıyor. İsmini atladığım dostlarım affetsinler. Nitekim kalabalıktık. Ayrıca bu proje, daha birçok isme gebe. Bunu zaten bilen biliyor. Katkı kısmına gelince, herkes kendi kararınca varlığını katıyor diyebiliriz. Eylemlerimiz sürecek.

Meydan: Son olarak bir soru daha sormak istiyoruz. Sen edebiyatla haşır neşirsin, şiir yazıyorsun. Yazdığın şiirler, senden çıktıktan sonra insanlarla nasıl bir etkileşime giriyor? Neye dönüşüyor?

Bende her şiir doğum anıdır. Haliyle çıplaktır. Eli, kolu, bacağı vardır. İkinci bir kişinin algı sınırlarına girdiği anda, nefes almaya başlar. Dokunduğu herkesle değişir; bundandır, dokunduğu her şeyi değiştirir. Bu bakımdan benim yaptığım olmaktan çıkar. Tek bir kodu vardır, özünü gözetir. Yani, benim şiir dediğim şey, şairini aşar. Bu nedenle birine şair tanımı yapmak, onu aşağılamaktır. Ece Ayhan haklı.

Meydan Gazetesi Sayı 15, Ocak 2014

Paylaşın