Sinema, izleyiciye büyülü bir dünya sunsa da, gerçek hiç de öyle değil. Bunun böyle olmadığı geçtiğimiz günlerde yapılan bir festivalde de görüldü. İspanya’nın sinema alanında en büyük festivali sayılan Goya ödüllerinin 28.sinin ödül töreni, tam bir protestoya dönüştü.
Ülkede uzunca zamandır süren ekonomik sıkıntıların, özellikle çalışan kesimi oldukça zor duruma sürüklediği biliniyor. Birçok çalışanın geçinemediği için borçlanmak durumunda olduğu ülkede, haciz ve icra olayları da artık neredeyse sıradan sayılıyor.
Sinema sektöründe çalışan işçiler, kötü ekonomik gidişten fazlasıyla nasiplerini almış, 400 civarında sinemanın kapısına vurulan kilit yüzünden işsizler kervanına katılmış, ya da çalıştıkları dizi ya da filmlerden alacaklarını alamamış, ya da artık yeni işlere çağrılmaz durumda bırakılmışlardı. İşte böylesi bir dönemde yapılan festival, bir eylem alanına dönüştü; salon önüne serilen kırmızı halı, protestocuların “arz-ı endam” etmesini sağladı.
Festival sırasında kürsüden yapılan konuşmalarla da bu politizasyon gece boyunca sürdü. Başına gelecekleri önceden tahmin eden, Eğitim, Kültür ve Spor Bakanı Jose İgnacioWert, Goya tarihinde bir ilk olarak bakansız bir festival açılışı gerçekleşmesini “sağladı”. En İyi Senaryo ödülüne layık görülen senarist Mariano Barroso ise, bununla yetinilmemesi gerektiğinden dem vurup, bakanın istifasının gerektiğini söyledi.
Bazı davetliler de, yakalarına taktıkları ya da ellerinde tuttukları küçük dövizlerle bu ekonomik gidişatı dillendirdiler. Sahnede yapılan bir tiyatral gösteride de, hükümetin ekonomik uygulamaları hicvedildi. Bu parodi gösterisi, sinema izlemeye gelmiş izleyicinin en beğendiği şey oldu. Yani her zaman olduğu gibi, hayat sinemanın önündeydi. Yaptığı resimlerdeki yaratıcı ve yıkıcı öğeler ve cesur desenleriyle Picasso’yu da etkilemiş olan Goya adına verilen bu ödüllerden de herhalde daha başkası beklenmezdi.
Meydan Gazetesi Sayı 16, Şubat 2014