Masraflı İstiyorsan NATO'ya Masrafsız İstiyorsan Cenevre'ye

Sayı 17, Nisan 2014

Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşı da dahil olmak üzere 1800’lü yıllardan bu yana herhangi bir savaşa “resmen” katılmamış iddiasında olan İsviçre devleti, bu tutumundan dolayı “tarafsız ülke” olarak kabul ediliyor. Aslında, küçük bir ülke olması ve çok büyük bir orduya sahip olmaması nedeniyle, diğer ülkeler ve şirketlerce çok ciddi bir tehdit olarak algılanmıyor oluşu da, işini daha da kolaylaştırıyor. Bir sokak kavgasına karışan çocukların giysilerini tutan, ceplerindeki misketleri ya da gazoz almak için ayrılmış bozuklukları çevreye saçılmasın diye kendi odasında saklayan evdeki küçük çelimsiz kardeş misali İsviçre, kenarda durup hiçbir şeye karışmıyor görünüyor. Bu tarafsız görünümünü korumasının kendisine sağladığı ayrıcalıkların farkına varmış olan bu "küçük efendi", artık sadece o mahallede bilinen biri olmaktan çıkmış, hemen her mahalle kavgasında kendisine başvurulan biri olmuştur bile çoktan. Herkesin güvenini “kazanan” bu küçük dehanın, bu hizmetleri karşılığında gerçekte ne kadar kazandığı ise bilinmezliğini koruyor.

Cenevre bankaları, köle ticaretinden elde edilen kazançlar, Nazilerin Yahudilerden topladıkları para ya da altın gibi mücevherat ile oluşturduğu zenginliğini; günümüzde de yolsuzluklarla elde edilen paraların gizli hesaplarla banka kasalarında tutulmasıyla artırdıkça artırıyor.

Cenevre bankalarında açılan hesaplar tamamen denetim ve vergi dışıdır. Vergi kaçırmak isteyenler, kara ve kirli paralarını aklamak isteyenler için idealdir. İsviçre’nin zenginler için bir cennet olması, Cenevre’de yapılan barış toplantıları dolayısıyla değil, sadece ve sadece kara para aklama fırsatı sunmasıyladır.

Evet, gerçekten de bu tarafsız görünümü nedeniyle; İsviçre’nin başta Cenevre olmak üzere birçok kenti, aynı zamanda dünyanın kaderini belirleyen toplantılara da ev sahipliği yapıyor. Bazen iki ya da daha fazla devlet arasında çıkan savaşlara, ya da bir ülke içindeki iç savaş ya da çatışmalara bir son vermek için, bazen de ekonomik sıkıntıya düşen/düşürülen devletlere sunulmak üzere reçeteler hazırlamak için oluyor bu toplantılar. Elbette, her daim ABD, İngiltere ve Rusya’nın başı çektiği bu toplantılarda; dünya halkları üzerinde ekonomik ve siyasi hegemonya kurma heveslisi devletlerin çıkarları gözetiliyor. Masa da onların, toplantı da onların olunca; çıkacak kararlar da onların istediği gibi oluyor haliyle. Boşuna onlara gelişmiş ülkeler denmiyor. Onlar sömürüde de gelişmiş, diplomaside de.

Bu kararlar tavsiye, uymak zorunda değilsiniz, diye düşünülebilir. Aslında öyle. Ama öyle de değil. Barış toplantıları bile silahların gölgesinde, onların tehdidiyle sürüyor. Cenevre’ye gelmezsen NATO’nun füzeleri kapını çalabilir çünkü. İstersen gitme! Savaşlar zaten bu gelişmiş ülkelerin çıkarına. ‘Barışlar da öyle olmalı’ demektir Cenevre toplantıları.

NATO kapitalizmin savaş oyuncağıysa, Cenevre de barış oyuncağıdır. Elbette bütün bir dünyanın burada alınan kararların adil olduğuna inanması için, önce bu toplantıların adil olduğuna inanması gerek. Ama, bundan da önce bu toplantıların Cenevre’de yapılıyor olmasını bir markaya dönüştürmek gerek!

Hemen hatırlayalım, televizyondaki reklamlarda bize yutturulmaya çabalanan herhangi bir ürün, eğer “İsviçreli bir bilim kuruluşunca test edilip onaylanmışsa” satış payı nasıl da artar. İki ürün arasında kararsız kalsak, elbette ki, reklamda aklımızda kalan bilgiyle, onaylanmış, test edilmiş ürüne yöneliriz! (Bu durum da test edilmiştir)

Reklamda özellikle İsviçre vurgusu yapılması tesadüf değildir. İsviçre, gerçekten de temiz olarak sunulur. Ama İsviçre, özellikle Cenevre’deki bankalarıyla aslında kirli ve kanlı kazançlardan elde edilen paraları temizleyen bir konumdadır. Bunu herkesin gözü önünde, aleni olarak yapabilmesi içinse yukarıdaki reklam örneğinde olduğu gibi, İsviçre'nin yaptığı "insanlık için faydalı hizmetler" beynimize kazılır da kazılır. Hayatında bir kez bile İsviçre'ye gitmemiş olan birisi bile bu reklamların etkisiyle, İsviçre'nin daha iyi beyazlattığına inanmadan edemez. Bu öyle bir zincirleme etki yaratır ki, artık İsviçre ne yaparsa yapsın iyidir algısı hemen herkeste belirir. O zaman Cenevre'nin yapacağı barış toplantılarının da tarafsız olacağına inanman kolaylaşır. O zaman Kıbrıs meselesinin çözümü için de Cenevre'de masaya oturursun, Kürt sorununun çözümü için de. İran ile nükleer krizi için de o masada yerin vardır, Esat ya da Esed için de, Kırım için de.

Elbette, elin boş gitmek olmaz. Kıbrıs’ı istiyorsan üsleri vermelisin, Suriye’yi istiyorsan petrolü. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez! Lakin bu Cenevre’dekiler insanın aklını öyle bir karıştırırlar ki, pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak pekala mümkün.

Emrah Tekin

Meydan Gazetesi Sayı 17, Nisan 2014

Paylaşın