Belki biraz alıştık. Arapça sözlerini anlamasak da halinden dilendiği belli olan küçük çocuğu, artık ilk zamanlardaki gibi karşılamıyoruz. Biliyoruz onu, savaştan kurtulup İstanbul’a kadar gelebilmiş mülteci ailelerin çocuklarından biri o. Ya Küçükpazar’da, ya Sultançiftliği’nde ya da Ümraniye’de kalan diğer mülteci ailelerle beraber yaşıyor.
Sadece İstanbul’da farklı semtlerde değil, coğrafyanın dört bir yanında rastlamak mümkün ona. Mülteci kamplarındaki “insani” koşullarda yaşayamayıp, bilmedikleri bir yerde, bilmedikleri bir dilde, bilmedikleri bir kültürün içinde yaşamak zorunda bırakılan diğerleri gibi.
Ailesi günde çalışılabilecek en az ücretin de altında bir ücrete tekstil atölyelerinde, fabrikalarda çalıştırılırken, o da birkaç lira kazanmanın hesabını yapıyor.
Savaştan Kaçanlar
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü, Suriye’de devam eden savaştan dolayı yaşanan zorunlu göçü yakın tarihte yaşanan en büyük göç olarak niteliyor. Suriye’de yaşayan halkların neredeyse yarısı zorunlu göçe maruz kalmış gözüküyor. Komşu coğrafyalara sığınanların sayısı hemen hemen 2,5 milyonu buluyor.
Yaşadığımız coğrafyaya, resmi rakamlara göre beş yüz bin Suriyeli mültecinin geldiği söylense de, asıl rakamın 1 milyonun biraz üzerinde olduğu biliniyor.
Farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalanlar, buralarda yaşadıkları sıkıntıları aşmanın tek yolunu, savaş sonrasında, yaşadıkları topraklara geri dönmek olarak görüyorlar. Savaşla geçen her gün, bu umudu biraz daha tüketiyorlar.
Dış Politikayı İçeriden Görmek
Halbuki, savaşa ilişkin tutumunu belirginleştiği andan itibaren TC Devleti, savaş mağdurlarına kapılarını açmış olmakla övünüyordu. Bu yaklaşım Tayyip Erdoğan’ın “Esed”li konuşmalarının hepsinde vardı. Katledilen, baskılara, zorunlu göçlere maruz bırakılan Suriye halkına “abilik” yapma görevini “ecdad”dan alınan bir sorumlulukla yerine getirmeye and içmişti Erdoğan.
Savaşa yönelik batılı desteği alamayan, öte yandan savaştan beklediği gibi bir kazanım elde edemeyen devlet, 1 milyonun üzerindeki mülteciyi kendi kaderine bıraktı. Onlarca sorunla başedip yaşamaya çalışan mültecilere yönelik bu politika devletlerin savaş politikasıdır.
Duygusal motivasyonlarla savaşını meşrulaştırmaya çalışan devletler, önem hatta kutsiyet atfettikleri şeyleri, siyasi ve ekonomik çıkarları için bir anda harcamaya hazırdırlar. Bu devletlerin savaş politkasıdır.
Türkiye’den geriye dönenler var bir de… Suriye’deki savaşı buradaki yaşama tercih edip geri dönenler…
Hüseyin Civan
Meydan Gazetesi Sayı 18, Mayıs 2014