İnce belli bardaklarda yazın bile içerken hararetimizi alarak içimizi ferahlatan demli çaylar, şu sıralar büyük bir emek ile çaylıklarda toplanıyor. Çay üreticileri ikinci sürümün sonlarına yaklaşırken, Mayıs ayında açıklanan Çaykur yaş çay alım fiyatları, hala üreticinin sıkıntılarını çözmemekte.
Şu an yaklaşık olarak 208 bin çay üreticisinin bundan 65 yıl önce devlet “teşviki” ile çaylık bahçelerinin oluşturulması, Karadenizlileri ekonomik anlamda rahatlattı mı, yoksa başlarına büyük bir bela mı oldu; büyük bir soru işareti.
Tek geçim kaynağı çay olanlar için ise, Çaykur’un kota uygulaması ve çay alım fiyatı, hayati bir önem taşımakta. Çünkü yazın üç sürüm sonrasında elde edilen çay geliri, bir senenin ihtiyacını karşılamak durumunda. Yazın şehirlerden köye dönüp çaylarını toplayanlar için ise, birçok borcu kapatmak için ek geliri ifade etmekte.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in açıklamış olduğu yaş çay alım fiyatı yüzde 12’lik artışla 1,38 liraya ve 12 kuruşluk destekleme primi ile 1,5 liraya gelse de, üreticinin belini doğrultmasına yaramıyor.
Eskiden elle toplanan çay, şimdilerde makasla çok daha hızlı bir şekilde toplanıyor. Hatta bazı çay üreticileri motorlu, elektrikli sistemlerle çay toplamada hızı bayağı ilerletmiş durumda. Çay toplamada hız önemli, çünkü çay alım fiyatı gibi Çaykur’un kotaları, çay alım günleri de üreticinin önündeki zorlukları arttırıyor.
Çay bahçelerinin dönümüne göre, üreticinin önüne Çaykur tarafından kota konulmakta. Çaykur bu kotalarla üreticiden alacağı çayı belirlerken, üreticiyi, elinde kalan yaş çayı, özel çay şirketlerine satmaya mahkum bırakıyor. Özel çay şirketleri de kendisine mahkum kalan çay üreticilerini köşeye sıkışmış bulunca, çay alım fiyatlarını daha da düşürüyor. Böylece üreticiler çaylarını, Çaykur’un alım fiyatının da altında satmak durumunda kalıyor. Çaykur’un aldığı yaş çay miktarı, geçen sene 700 bin ton iken, özel sektörün aldığı çay miktarı yaklaşık 500 bin ton olduğu bilinmekte. Bu rakamlarda bile, özel çay şirketlerinin büyük miktardaki çayı ucuz yollu kapattığı görülmektedir.
Üreticinin, haftanın belirli günlerinde çay vermek zorunda olması, çayı da hızlı bir şekilde toplamasını zorunlu kılıyor. Toplama gücü ailesel etkilerle fazla olan üreticiler, Çaykur’un hızına yetişebilirken; bu gücü olmayan aileler, çay işçilerini çalıştırmak zorunda kalıyor. Üreticilerin işçi çalıştırmak zorunda kalması, onları, az sayıda daha az bulunan yerli işçidense, daha ucuza çalışan çok sayıda bulunan Gürcü ve Rus işçilere yöneltiyor. Bu da, sayıları 10 bini bulan Rus ve Gürcü işçinin, hiçbir güvenceleri olmadan, Karadeniz’de çalışmasına neden oluyor.
Çay, dünden bugüne sohbetlerimizin, dayanışmanın, Karadeniz’in, yeşilin simgesiyken şirketlerin kıskacında; her yaprağı nasırlaşmış ellerin makas vuruşlarıyla toplanıyor, çay çuvalları bel ağrılarına rağmen alım yerlerine iletiliyor, eksperin kantarı, özele giden her kilo çay ise üreticinin derdine dönüşüyor.
Meydan Gazetesi Sayı 20, Temmuz 2014