Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Basılı eserlerin basım ve yayımı ile ilgili esaslar 5187 sayılı Basın Kanununda düzenlenmiştir. Bu kanunun 2. maddesinde tanımlar düzenlenmiş ve gazete, dergi gibi periyodik olarak basılan yayınlar Yerel, Bölgesel ve Yaygın olmak üzere 3 yayın türü başlığına ayrılmıştır. Buna göre
Yaygın süreli yayın: Tek bir basın yayın kuruluşu tarafından aynı isimle basılan ve her coğrafi bölgede en az bir ilde olmak üzere, ülkenin en az yüzde yetmişinde yayımlanan süreli yayın ile haber ajanslarının yayınlarını,
Bölgesel süreli yayın: Tek bir basın yayın kuruluşu tarafından basılan ve en az üç komşu ilde veya en az bir coğrafi bölgede yayımlanan süreli yayını,
Yerel süreli yayın: Tek bir yerleşim biriminde yayımlanan süreli yayınlar ile haftada bir veya daha uzun aralıklarla yayımlanan yaygın ve bölgesel yayınları,
Bunlardan ilk ikisi konusunda pek bir duraksama olmasa da, yerel süreli yayınlar konusunda kanun metnindeki açık anlatıma rağmen sıradan değil sadece kolluk memurları, bazı basın savcıları nezdinde dahi bir kafa karışıklığı söz konusudur. Elinizde tuttuğunuz Meydan Gazetesi de bu yayın türü altında sınıflandırıldığından bu yazının kaleme alınması zorunluluğu doğmuştur.
Basın Kanunu’na göre “Yerel Süreli Yayın” olarak sınıflandırılacak 2 tür yayın vardır. Bunlar;
1- Tek bir yerleşim yerinde yayınlanan süreli yayınlar
2- Haftada bir veya daha uzun aralıklarla yayınlanan yaydın ve bölgesel yayınlar
Yani bir gazete veya derginin Basın Savcılığı tarafından “yerel süreli yayın” olarak tescil edilmesi her zaman o yayının tek bir coğrafi bölgede dağıtılmak üzere basıldığı anlamına gelmez. Haftalık veya aylık yayınlar, nerelerde dağıtıldığına bakılmaksızın ister yaygın, ister bölgesel olsun “yerel süreli yayın” olarak tescil edilir.
DAĞITIM
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel süreli yayınların sadece bir yerleşim yerinde dağıtılmak üzere yayınlandığı şeklindeki görüşün hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Öte yandan bir yayının dağıtımını veya satışını yayın türüne bakılarak engellenmesi engelleyebilecek herhangi bir hüküm de mevzuatta yoktur. Yayıncı, basılı eserin dağıtımını istediği şekilde gerçekleştirebilir. Bunu bir dağıtım şirketi aracılığıyla yapabileceği gibi bizzat veya okurları vasıtasıyla da gerçekleştirebilir.
Basın Kanunu’nun 3. Maddesine göre “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.”
Bir yayının dağıtımı ancak ve ancak mahkeme kararıyla yasaklanabilir ve engellenebilir. Basın Kanunu’nun 25. maddesine göre “belirli kanunlarda yer alan suçların yayın organları vasıtasıyla işlerliğini tespit eden ya da haber alan savcılık hakime müracaat edebilir ve hakim basılmış eserlerin tamamına el koyabilir yani toplatabilir.”
Kanunun öngördüğü şekilde bir suç soruşturması kapsamında mahkeme tarafından dağıtımının yasaklanmasına ve toplatılmasına karar verilmemiş olan herhangi bir yayının dağıtımının engellenmesi de aynı yasada suç olarak düzenlenmiştir. Basın Kanunu 22. maddesine göre “Kanuna uygun olarak basılmış eserleri, bunların yayımını veya dağıtımını veya satışını önlemek amacıyla tahrip eden veya bozan kimse, … süreli ve süresiz yayınların basılmasını, yayımını, dağıtımını veya satışını şiddet veya tehditle engelleyen kimse, hapis ve para cezasıyla cezalandırılır.”
Kamu görevlileri bu sıfatlarıyla hareket ederken yasalara bağlı hareket etme yükümlülüğü altındadır. Yapacakları her işlemin yasal bir dayanağı olması ve o işlemi gerçekleştirmeye yetkili ve görevli olmaları gerekmektedir. Yetkisi ve görevi olmaksızın bir işlem yapan kamu görevlisinin, eyleminin suç teşkil etmesinden kaynaklı sorumluluğu bakidir. Mahkeme tarafından verilmiş bir yasaklama veya toplama kararı olmaksızın bir yayının basım veya dağıtımına engel olan kişi ister kamu görevlisi olsun ister olmasın, ceza hukuku anlamında bir suç işliyordur. Bu suçun işlenmesi emrini veren de, suçun işlendiğini görüp engel olmayan kamu görevlileri de azmettiren, iştirak veya yardım eden yahut “suçu haber vermeyen” kişiler olarak cezai sorumlulukla karşı karşıya kalırlar.
Av. Davut Erkan
Meydan Gazetesi Sayı 20, Temmuz 2014