“Kadına kalkan eller kırılacak.”
Geçtiğimiz günlerde, Antalya’da AKP Kadın Kolları Kongresi’nde konuşma yapan Davutoğlu’nun dilindeydi bu cümle. Sürekli tekrar ediyordu. “Kadına yönelik şiddete karşı seferberlik başlatıyoruz. Kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyacağız. Kadına uzanan eller kırılacak.” Dilinden dökülen her kelime düşüp parçalanıyordu yerde. Parçalanan sadece kelimeler değildi; çöp konteynırına atılan, kuytu sokaklara, ıssız otoyol kenarlarına fırlatılmış kadın bedenleriydi.
T.C. devletinin başbakanı bu cümleleri kurmadan önce ve hatta kurarken dahi katledilen kadınların haberleri yankılanıyordu her yerde. Davutoğlu bu cümleleri telaffuz ettiği anda bir yanda tecavüz edilip bedeni yakılarak katledilen Özgecan Aslan, diğer yanda iktidarın riyakarlığına seyirci kalmadan Özgecan için sokaklara çıkan kadınlar vardı. Bu cümleler telaffuz edilirken İstanbul Taksim Meydanı’nda bulunan bir restoranın terasına çıkarak, “Özgecan Aslan İsyanımızdır” pankartı açıp, isyanlarını haykıran kadınlar vardı. Bu cümleler telaffuz edilirken T.C. devletinin tacizci polisinin elleri uzandı kadınlara ve kadınlar aynı polisler tarafından darp edildiler, sürüklendiler, gözaltına alındılar. Yani yerlere düşen yine kelimeler değil, isyanını haykıran kadınlar oldu. Oysa ki “kadına uzanan eller kırılacaktı”...
Her yerden, katledilen kadınların haberleri geliyordu. Çengelköy’den, Antalya’dan, Bursa’dan olduğu gibi... Erkek ve devlet şiddetinin giderek meşrulaştığı bu topraklarda katledilen ne ilk kadınlardı onlar ne de son. Kadınlar bir yandan katledilirken bir yandan da devletin polisi tarafından tecavüze uğruyor, erk’ek devletin erk’ek yasaları tarafından yok sayılıyor, tecavüzcü polisler korunuyor ve serbest bırakılıyordu. Oysa ki “kadına uzanan eller kırılacaktı”...
Hayır!
Devlet kadına kalkan elleri kırmıyordu, hiçbir zaman da kırmayacaktı. Tacize, tecavüze, şiddete, bu erkek egemen zihniyete karşı kadınlar ne zaman isyanın sesini büyütse sokaklarda, sokaklar daralıyordu çünkü iktidara. Baş edemiyorlardı sokaklarda akan isyanın seliyle. Baş edemiyorlardı kadınların örgütlü gücüyle.
Sokaklarda kırıldı kadına kalkan eller. Güvenmedi kadınlar erkek devletin erkek adaletine, kalkan elleri kendileri kırdılar. Bu, bazen tacizci Hüseyin Üzmez’in mahkeme çıkışı kafasına inen şemsiye oldu; bazen Özgecan için Kadıköy sokaklarında isyanlarını haykıran kadınların üstüne araba süren erk’eğin sırtına inen sopa oldu; bazen de Taksim’de 8 Mart’ta “sokakları terk etmiyoruz” diyen kadınlara saldıran, barikat kuran katil polislerin kalkanına dökülen mor boya, zılgıtlarla çekilen halaylar oldu.
Etraflarına örülen duvarlardaki çatlaklardan sızarak kırdı kadınlar kendilerine kalkan elleri. Bizde varız diyerek kırdılar. Bir aradaysak varız diyerek kırdılar. Ve her gün bir yeni katliam haberi gelirken, her şeye rağmen mücadele ederek kıracaklar o elleri. Çünkü kadınlar biliyorlar, ancak bir araya gelince kırılır o eller.
Bir el uzattı kadın , sonra bir el daha bir el daha.. İsyanın çığlığında birleşti o eller. Bıraksaydı eğer o eli, belki de ölecekti.
Aslı Newroz
Meydan Gazetesi Sayı 25, Mart 2015