Altmış altı aydan iki yüz dört aya kadar yüz otuz sekiz ay öğrenciliğine

Sayı 3, Eylül 2012

Eğitim öğretime başlama yaşı 84 aydan, 66 aya indirildi. 66. ayını doldurmuş her TC vatandaşı çocuk, kırkar dakikalık ders ve beşer dakikalık teneffüslerle dolu sekiz ay süresince öğrencilik yapacak. Başlarında bir sınıf öğretmeni, müfredat derslerinin konularını, altmışaltı aylık bu öğrencilere anlatacak.

Hükümet, eğitim sistemindeki değişiklikleri uygularken, muhalefet de değişikliklere karşı koyuşu arttırıyor. Art arda seçimleri kazanan bir hükümet olarak AKP yaptığı değişikliklerin işlemesi için, 66. ayında okula başlamak zorunda olan her çocuğun okula başlatılmaması halinde binlerce lira ceza keseceğini açıklayarak, anne babalar üzerindeki yaptırımlarını arttırdı. Muhalefetten TTB ise “Çocuklarınıza okula gitmeye uygun değil raporu veririz” deyip cezaların ödenmemesini sağlayarak değişikliklerin fiilen işlemesini engellemek istiyor. AKP hükümeti başbakanı ise, TTB’nin bu tavrına karşılık çocuklarına rapor alacak anne babalara “Hangi anne baba çocuğuna gerizekalı raporu alır” diyerek, reste rest çekti. Böylece hükümet ve muhalefetin (parlamenter, devrimci) restleşmesi tüm olağanlığıyla sürmeye devam etti.

Hükümetin refleksi de muhalefetin refleksi de olağan; AKP hükümeti tüm bunları, hükümet olmanın refleksiyle yapıyor. AKP, toplumla bütünleşmesini arttırmak istiyor. Artışı ise eğitim sistemindeki değişikliklerle yeni yetişen çocukları ve gençleri kendi kültürüyle bezemekte buluyor. Muhalefet ise muhalefet olmanın refleksiyle değişikliklerdeki kültürel dönüşümün faktörlerini açıklayarak, dönüşümün rengini belirginleştiriyor. CHP kırmızısından AKP yeşiline dönüşü kasteden başlıkları gündemleştiriyor.

1928’de CHP’nin yaptığı harf “devriminden” 2012’ye AKP’nin yaptığı 4+4+4 “devrimine” gelen eğitim ise özünde tartışılmadan, yüzeysel tartışmalarla toplumun içinden geçip gidiyor. Hükümet ve hükümet olmak isteyen birçok muhalefet partisi arasında işleyen bu iktidar kavgasına CHP, AP, MSP, MHP, SHP, DSP, ANAP ve AKP gibi birçok parti girmiş çıkmıştır. Bunca değişen parlamenter partiye rağmen, değişmeyen şey eğitim sisteminin iktidara itaatkar insanları yaratıyor olmasıdır. İtaatkar insanlar her daim iktidarın vazgeçilmezidir. Çünkü devlet kendine piyon, şirketlerse kendilerine her daim köle isterler ve bunu yaratmanın birkaç yönteminden biridir eğitim. Kölece üretecek, “özgürce” tüketecek, ölecek, öldürecek bireyleri yaratmanın önemli araçlarından birisi.

Eğitimin toplum üzerindeki bu etkilerini bilen sosyalist muhalefet ise, sosyalist toplum tahayyülünde kullanılacak bir araç olarak değerlendirmesiyle alakalı, eğitim eleştirisinde derinleşmez. Parlamenter muhalefetin sığlığının paralelinde bir muhalefet anlayışına yaklaşmak zorundadır. Dergi, gazete gibi yayınların köşelerinde eğitim sistemindeki değişimi derinlemesine yorumlarken, manşetlerde “5 mi, 7 mi?” tartışmasının popülaritesine sıkışmıştır. Eğitim sistemindeki değişiklikleri sadece AKP karşıtlığı içerisinde tartışan ve tartıştıran bu yakınlaşma, artarak dindarlaşan ve piyasalaşan bu değişimin dindarlaşmasını yükseltmiş, piyasalaşmasını ise sadece mesleki yönlendirme başlığıyla gündemleştirerek düşürmüştür. Buna bağlı olarak da, küresel kapitalizmin çıkarlarına paralel bu değişimin, bireylerin ve toplumun kapitalizme entegrasyonuyla alakalı olduğunun anlaşılmasını engellemiştir.

Eğitim otoriterdir, eğitimde bilgi otorite aracına dönüşür.

Eğitim; öğreten ve öğrenen ilişkisinde, öğretenin yani bilgiyi bilenin, bilgiyi bilmeyen yani öğrenenle kurduğu otoriter bir ilişkidir. Öğretenin, bilginin aktarılma yöntemini, öğrenenin iradesini önemsemeden sadece kendi iradesiyle belirlemesidir. Öğretenin bilgiyi bilmek üzerinden oluşan statüsünün öğrenme eylemi dışındaki diğer eylemlerde de etkili olması, öğretenin öğrenen üzerindeki otoritesinin olağanlaşmasıdır.

Eğitime karşı koymak, bilgiye karşı koymak değildir.

Oysa ki bilginin paylaşma ve dayanışma ilişkileri içerisinde aktarılması ve aktarılma yönteminin öğretenin ve öğrenenin belirleyeceği bir süreçten geçmesi, bilginin bir otorite aracına dönüşmesini engeller. Öğrenme eylemi içerisinde otoriteye dönüşmeyen bilgi, öğreten için de her öğrenenin farklı yorumuyla birlikte yine, yeniden öğrenilecek bir dönüşüm içerir. Böylesi bir paylaşma ve dayanışma, sadece iktidarsız ilişki biçimleri içerisinde mümkündür. İktidar ise bilgiyi, kendi tekelinde toparlayarak, kendine uyumlu bir toplum yaratmak için kullanır. Dolayısıyla eğitime karşı koymak, bilgiye karşı koymak değil; bilgiyi bir otorite aracı olarak kullanan iktidara karşı koymaktır.

Entegrasyon 84’ten 66’ya yükseltiliyor. Tüm bu eğitim sistemi değişiklikleri ile hükümet, eğitimle kendine entegre bireyler, yani yeni bir “toplum” üretiyor. Bu değişikliklerin hangi hükümetçe yapıldığının fazla bir önemi yok. Daha dindar bir eğitim mi alacağız yoksa daha Kemalist mi? Daha dindar olacağı belli. Eğitim sistemindeki bu değişikliklerin bizleri dindarlaştırmasının ve piyasalaştırmasının ötesinde, sistemin sürekliliğini sağlayan, sadece sistem içerisinde geçerli olan sistemin bilgisinin yeniden yapılandırılıyor olması daha önemli. Değişen eğitim sistemi ile küreselleşen kapitalizmin evrensel bilgisinin, yeni sürümü aktarılacak. Aktarıma başlamak için seksendört ay az olmalı ki entegrasyon altmışaltı aya yükseltiyor.

4+4+4 eğitim sisteminde yapılan değişiklikler sonucunda 66’ıncı ayını dolduran bir birey, kırkar dakikalık derslerde ve beş dakikalık teneffüslerde, kapitalizme entegrasyona başlayacak.

Ben, 66 aylık bir bireyken oyunun ansız ve alansız dünyasında kaybolduğumu anımsıyorum.

İsmet Sertel

Meydan Gazetesi Sayı 3, Eylül 2012

Paylaşın