Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Devletlerin kendi çıkarlarına göre çizdiği sınırlar, yine devletlerin kendi çıkarlarına göre hareket etmelerinin neden olduğu krizlerde anlamını yitirmektedir. Milyonlarca insanın hayatının mahvolmasına yol açan Suriye’deki vekâlet savaşı da buna bir örnektir. Savaşın kendisi değil de savaş yüzünden yerinden edilen milyonlarca insan kriz olarak görülmekte ve bu duruma “mülteci krizi” adı verilmektedir. Bu yazı, hayatlarını kurtarmak için başka ülkelere gitmek zorunda kalanların haklarını konu edinmektedir.
Hukuki anlamıyla “göçmen” yaşadığı yeri kendi rızasıyla ya da rızası dışında, farklı nedenlerle terk eden kişiyi anlatan genel bir kavramdır. “Mülteci” ise özel olarak, ülkesini zorunlu sebeplerden ötürü güvenli bir yer bulma amacıyla terk eden kişidir. Mülteci, ülkesinin korumasından faydalanamayan ve güvenliği tehlikede olan kişiyi ifade eder. Özetle mülteci ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir.
Göçmenlerin hukuki durumu 11 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu yasada; Avrupa’da meydana gelen olaylardan dolayı gelen kişiler için “mülteci” kavramı kullanılmaktadır. Avrupa dışında meydana gelen olaylardan dolayı gelenler ise “şartlı mülteci” olarak adlandırılmakta ve bu kişiler ancak ikincil koruma statüsünden yararlanabilmektedir.
Uygulama da göçmen, yasal ya da yasal olmayan yollarla TC’ye girdikten sonra sığınma başvurusunda bulunabilir. TC’de bir kişi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) kaydını yaptırsa bile kati suretle İçişleri Bakanlığı’na da kaydını yaptırmak zorundadır. Başvuru dilekçeleri alındıktan sonra görüşme günü verilir. Bu görüşme gününe kadar sığınma başvurusu sahibi gösterilen uydu kentte yaşamaya başlar. Görüşmeler sonucu talebi kabul edilen kişi üçüncü bir ülkeye yerleştirilene kadar TC’de ikamet eder. Bu kişiler kural olarak sağlık, eğitim ve benzer temek haklardan yararlanırlar.
Kayıt yaptırmayan mülteciler ise her an idari gözetim altına alınma tehlikesiyle karşı karşıyadır. “İdari gözetim” uygulamada, kişilerin belli başlı yerlerde bulunan geri gönderme merkezlerinde tutulmaları anlamına gelmektedir. Geri gönderme merkezlerinin cezaevinden beter koşulları ve buralarda tutulma sürelerinin uzunluğu da göz önüne alındığında mülteciler yönünden bu kayıt büyük önem taşımaktadır.
2011’de başlayan iç savaş sonrasında TC’ye gelen Suriyelilerin durumu ise çok daha farklıdır. 6458 sayılı kanunun 91. Maddesi ile Suriyelilerin durumu düzenlenmiştir. Buna göre:
(1) Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.
Bu madde ile kanundan önce “misafir” olan Suriyelilere “geçici koruma” statüsü verilmiştir. Bu madde doğrultusunda çıkarılan Geçici Koruma Yönetmeliği, Ekim 2014’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle Suriyelilerin nasıl kayıt yaptıracağı, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerden nasıl yararlanacağı düzenlenmiştir.
Gerek geçici koruma, gerekse uluslararası koruma statüsündeki yabancılar TC’de Göç İdaresi’ne kayıt yaptırmak zorundadırlar. Bu kayıt işleminden sonra kişilere yabancı kimlik numarası verilir ve bu numara ile sağlık, eğitim ve benzeri hizmetlerden yararlanabilirler. Bu işlemler sırasında kişilerin uydu kentleri belirlenir ve oraya yönlendirilirler. Yasaya göre kişiler mutlaka uydu kentlerinde kalmak ve imza yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde başvuruları geri çekilmiş sayılabilir. Böyle bir durumda sınır dışı kararı verilebilir. Tabi ki sınır dışı kararına karşı hukuk yolları açıktır. 6458 sayılı Kanun’un 81. Maddesine göre Avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayan kişilere, adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanır.
Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki, geri gönderme yasağı (non-refoulement ilkesi) uyarınca halen savaşın sürdüğü Suriye’den gelen mülteciler yönünden sınır dışı kararı uygulanamaz. Fakat maalesef son dönemde Suriyeli mültecilerin “Gönüllü geri dönüş” adı altında istemedikleri halde zorla imzalatılan belgelerle sınır dışı edilebildiklerini duymaktayız.
Devletlerin savaşlarından kaçarken yine devletlerin cenderesinden geçmek durumunda kalan, yasalarda düzenlenen veya uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarını kullanmaları dil, bürokrasi ve milliyetçi nefret engelleri yüzünden çok zor olan göçmen ve mülteciler açısından, paylaşma ve dayanışma hayati önem taşımaktadır.
Av. Davut Erkan
Meydan Gazetesi Sayı 31, Şubat 2016