TC Moro’da Özyönetimci, Kürdistan’da Katliamcı

Sayı 31, Şubat 2016

Filipin Devleti’ne bağlı Moro bölgesinde İslami Kurtuluş Cephesi’nin Filipinler Devletiyle yaşadığı özyönetim sorununu çözmek için TC Devleti arabuluculuk yaptı.

20 Temmuz’da yaşanan Pirsus Katliamı sonrası devletin Bakuré Kürdistan’da yükselttiği savaşla birlikte, iktidar yanlısı cenah tarafından Sri Lanka’ya atıfta bulunularak “ya silah bırakacaklar, ya da Sri Lanka’da olduğu gibi kökleri kazınacak” sözleri dillendirilmeye başlanmıştı. Devlet, bu sözleri dillendirirken, diğer taraftan da, Sri Lanka’nın 2009 yılında Tamil gerillalarına ve halkına uyguladığı katliamın bir benzerini Kürt halkı üzerinde uygulamaya başladı.

Eski bir Britanya sömürgesi olan Sri Lanka devleti, 1956 yılında, coğrafyamızdaki “Türkçe konuş çok konuş” söylemlerinden de aşina olabileceğimiz, “Sadece Sinhalce” yasasını çıkardı. Ülkedeki nüfusun %11’ini oluşturan Tamil halkının, Sinhal çoğunluk karşısında kültürel ve etnik soykırımı anlamına gelen bu yasa sonrası Tamiller, Sri Lanka devletine karşı eylemler geliştirdi. 1971 yılında çıkan ikinci bir yasa ile devletin resmi dininin Budizm olarak kabul edilmesiyle, ağırlıkla Hindu olan Tamil halkında Sri Lanka devletinin adaletsizliğine olan inanç artarken mücadeleleri yükseldi; 1976’da kurulan Tamil Kaplanları örgütü, 1983’te silahlı mücadeleye başladı.

Sri Lanka devleti ile örgüt arasında 4 kez kurulan müzakere masası 2008’de devrildi. 2009’da ise devlet Tamil halkına karşı, yine coğrafyamızdan aşina olabileceğimiz “çöktürme planının” bir benzerini uygulamaya girişti. Gerçekleştirilen katliam sonrası 100 bine yakın sivil yaşamını yitirirken, Sri Lanka, halkların özgürlük ve var oluş taleplerinin devlet terörü yöntemleriyle nasıl kördüğüm haline getirileceğine dair, içinden geçtiğimiz süreçte TC devletine “ilham kaynağı” oldu. Katliam sonrası Sri Lanka devletini arayarak ilk “kutlayanlar” arasında, TC devleti vardı.

Ancak, coğrafyamızın muktedirlerinin “hayallerindeki” sistemin bir benzeri olan yarı başkanlıkla yönetilen Sri Lanka kısa bir süre sonra, gerçekleştirdiği Tamil katliamlarının yanı sıra yolsuzluklarla da anılır oldu. “Sri Lanka Modeli” olarak anılacak katliam pratiği de katil Sri Lanka devletinin 13 yıllık “mutlak güçlerini” kaybetmesine engel olamadı.

Yaşadığımız topraklarda ise Kürt halkı “süreç” adı verilen imha politikasına karşı öz yönetimleri ve öz örgütlülükleri için direniyor. Sri Lanka devletinin 2009’da on binlercesini katledip, sağ kalanlarını toplama kamplarına kapayarak Tamil halkını bitiremediği gibi, Kürtler de var olma koşulunun mücadeleden geçtiğinin pratiğini ortaya koyuyor.

Bir halkın özgürlük mücadelesini ve yaşamsal taleplerini kendilerince “buzdolabına kaldıranlar” ise “fıtratları gereği”, Filipinlerdeki Müslüman gerillaların devletle olan müzakerelerinde arabuluculuk yaparak barış elçisi olmaya soyunuyor.

Emrah Tekin

Meydan Gazetesi Sayı 31, Şubat 2016

Paylaşın