İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde, üniversite öğrencisi 19 yaşında bir kadın, gece evine döndüğü sırada peşine takılan bir erkek tarafından önce bıçakla tehdit edildi, ardından bir apartmanın bahçesine sürüklenerek tecavüze uğradı.
Kadın maruz kaldığı tecavüz sebebiyle kendini suçlamadı, bu kez susmadı, korkusuzca yaşadıklarını anlattı. Tecavüzü duyan birçok kadın ise şiddet uygulayan, tacize, tecavüze yeltenen erkeklere karşı bir kez daha öfke kusarken; “erk”ek zihniyetin sürdürücüleri, olayı meşrulaştırmanın yollarını aramaya koyuldu. En kestirme yol, Bağdat Caddesi’nde “gecenin tam 3’ünde” yaşanan bu tecavüzü aklamak; hatayı, her zaman olduğu gibi, yine kadında bulmaktı.
Şamil İğde adlı Twitter kullanıcısı, yaşanan bu tecavüzün ardından sosyal medyada bir anket açtı ve bu anket, tecavüzün failinin yalnızca “bir kişi” olmadığını hatırlatmakta oldukça etkili oldu. Tecavüze uğrayan kadının gece 3’te nereden dönüyor olabileceğinin anketini yapan bu potansiyel tecavüzcü, tecavüzün “sebebi”ni, saatte, mekanda ve elbette kadında buldu.
Kimileri kadına yaşamı boyunca “ev içi köleliği” reva görerek onu yok sayan toplumsal ahlakın ardına saklanarak, kimisi gece 3’ün bir kadın için sokakta olmaya “hiç de uygun bir saat olmadığı”nı iddia ederek, kimisi de kadının gecenin üçünde “hayırlı bir yerden gelemeyeceği” imasında bulunarak, kadının varoluşuna yönelik bu tecavüzü sürdürdü.
Tecavüzcü Cengiz Ay’ın, olaydan sonra Pendik’teki evinde “yakalanıp” tutuklanmasının ardından; iki çocuk babası olduğu yazıldı her yerde; bir tecavüzcünün nasıl olur da servis şoförlüğü yapabiliyor olduğu tartışıldı. Tecavüzcüler sanki yaşadığımız gerçekliğin dışından gelip bize ve varoluşumuza saldıran erkeklermiş gibi, bu tecavüzün nasıl yaşandığı düşüncesi gark oldu nicesinin zihninde. Ama zaten tecavüzcüler, en başından bu yana, bazen alt katımızda yaşayan komşumuz, bazen en yakın arkadaşımızın kocası, bazen işyerimizdeki patronumuz, bazen sevgilimiz, bazen sokakta yürürken yanımızdan geçen bir adamdı; ama her defasında, “tüm gerçekliğiyle” hayatlarımızın tam ortasında olan erkeklerdi…
Bağdat Caddesi’nde yaşanan bu tecavüzün ardından bir yandan kadının özgürlüğü-“erk”eğin şiddeti tartışmaları sürerken, bir yandan da caddenin “vizyonu” tartışıldı. Kadıköy’ün eski belediye başkanı Selami Öztürk “Utanç verici olay Bağdat Caddesi’nde değil, Bostancı’da ara sokakta oldu. Marka değeri olan caddeyi harcamayın” sözleriyle; yaşanan tecavüzün kadını değil de, caddenin imajını hiçleştirdiğine dikkat çekti. Şaşırdık mı? Hayır. Çünkü Selami de sonuçta bir erkekti.
Bir tecavüzün daha ardından, bir tecavüzcü tutuklanıp “cezalandırılırken”, tecavüze uğrayan bir kadın birçok kişinin “üzüntüsü” olarak kaldı, hem de Bağdat Caddesi’nin imajında kaybolan bir “hiç” olacak kadar.
Aylin Sal
Meydan Gazetesi Sayı 31, Şubat 2016