2013 yılının Temmuz ayında 79, 2014 yılının Mayıs ayında 95 olarak açıklanan LGBTİ tutsakların sayısının 2015 yılında ne kadar olduğu bilinmiyor. Adalet Bakanlığı 2015 yılına ilişkin yapılan başvuruyu “özel hayatın gizliliği”ni bahane ederek açıklamazken; bahsi geçen bu sayılarsa yalnızca kimliği “gözle görülebilen” LGBTİ tutsakları kapsıyor. Kimliği “gözle seçilemeyen”, maruz kalacağı sosyal ve psikolojik baskılar sebebiyle “açık” olmayan LGBTİ tutsakların hemen hepsi ise yok sayılıyor.
Hapishaneler, toplumsal ahlaka ve onun belirlediği normlara uygun bir şekilde tanınan “kadın ve erkek tutsaklar ya da heteroseksüeller” için bile işkencenin belki de en somutlaşan haliyken, bu durum LGBTİ bireyler içinse yok sayılmanın dayattığı görünmezlik, ayrımcılık ve nefretin kendisi oluyor.
Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında Yalınayak bölümünde yayınlanan röportajının ardından sesini bizlere ulaştırabilmeyi başaran trans tutsak Esra Arıkan’ın yaşadıkları ve anlattıkları ise, hemen hemen tüm LGBTİ tutsakların yaşadıklarını, açıkça anlatır nitelikte.
Bundan önce kaldığı İzmir 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nun ve Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi’nin de dahil olduğu toplam 10 farklı hapishanenin her birinde benzer uygulamalarla karşı karşıya kalan Esra, henüz 4 ay önce sevk edildiği 11. hapishane olan Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda söz konusu olan insanlık dışı uygulamaları şöyle sıralıyor: Kendisine yönelik taciz ve tecrit, gerekçesi olmaksızın hücrede tutulması, revire çıkartılmaması, dilekçelerinin işleme alınmaması, kahvaltılıkların gece saat 02:00-03:00 arasında verilmesi...
Çıktığı son açık görüşünde, bugüne kadar maruz kaldığı insanlık dışı uygulamaların, Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi’nde sistematikleştiği ve yoğunlaştığından söz eden Esra Arıkan, herhangi bir hücre cezası bulunmamasına rağmen, “tekli oda” adı altında bir hücrede tutulduğunu; bu mekanda yaşamak zorunda bırakılmanın sonucu olarak, kültürel çalışmalar, spor aktiviteleri, sohbet odaları gibi birçok hakkından mahrum bırakıldığını söylüyor. Aynı ünitede kalan diğer tutsaklarla birlikte havalandırmaya çıkma ve 1 saat sohbet etme hakkı olmasına rağmen bu uygulamadan da yararlandırılmayan Esra’nın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı şikayetin ardından hapishane yönetiminin yaptığı savunma ise, bahsi geçen tüm bu insanlık dışı uygulamaların, temelinde nefret veayrımcılık barındırdığını apaçık bir şekilde gösterir nitelikte: “Cinsel eğilim farklılığı”.
Esra çıktığı açık görüşte aynı zamanda Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi yönetiminin diğer tutsaklara yönelik bazı olumsuz uygulamalara da değinirken; tutsaklara Gündem ve Azadiya Welat gibi gazetelerin iletilmediğinden, tutsakların iletişim haklarının engellendiğinden bahsediyor.
Aynı cezaevi, Esra’nın yakın zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda bahsettiği “kahvaltıların gece 02:00-03:00 saatleri arasında verilmesi problemi”ni, “asılsız, gerçekdışı, kurumun güvenirliğine gölge düşürme çabası” olarak nitelendirmiş; Esra’nın tutulduğu hücreyi “tekli oda” olarak adlandırmış; kısacası yapılan tüm şikayetleri reddetmiş ve verilen tüm dilekçeleri karşılıksız bırakmıştı.
Geride bıraktığımız Aralık ayında bünyesindeki tutsaklara çıplak arama dayatan, bu dayatmayı kabul etmeyenlerin darp edilmesine zemin hazırlayan Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi yönetiminin söz konusu uygulamaları ise hem trans kimliği gerekçesiyle tecritte tutulan Esra için hem de aynı hapishanedeki diğer tutsaklar için giderek yoğunlaşmakta.
LGBTİ bireylere “dışarıda” bile özgür bir yaşam neredeyse imkansızken, cezaevlerinde tutsak olan Esra ve diğer tüm LGBTİ bireyler içinse özgürlüğün hayali dahi imkansızlaştırılıyor. Adalet Bakanlığı yalnızca LGBTİ bireylerin kalacağı yeni bir cezaevi projesinden bahsederken ve aslında LGBTİ tutsakların tecritini kurumsallaştırmanın ve yeni sürgünlerin yolunu açarken; şu anda çeşitli hapishanelerde tutsak olan eşcinsel ve trans bireyler için söz konusu problemler artarak sürüyor.
Erkeklerin arasında yaşamaya mahkum edilmiş bir kadın, her daim tecavüz korkusuyla karşı karşıya bırakılan bir erkek, “açık” olmadığı için yok sayılan bir lezbiyen ya da bir gey… Hapishanelerdeki LGBTİ tutsakların yaşadıkları adaletsizlikler, hapishane yaşamları boyunca karşı karşıya kaldıkları baskı ve tehditler, maruz kaldıkları cinsel saldırılar artık çok daha görünür.
Merve Arkun
Meydan Gazetesi Sayı 31, Şubat 2016