“Hem kadının istihdama katılımını sağlamalıyız, hem de çocuk yapmasının önündeki engelleri kaldırmalıyız. Bunu kısmi zamanlı çalışmayla başarabiliriz.”
Yukarıdaki sözler, devletin “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı”yla hayata geçirmek için istediği, esnek çalışmanın ve doğum izinleriyle ilgili düzenlemenin konuşulduğu toplantıda konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’a ait. Kadınların kaç çocuk yapacaklarından kürtaj olup olamayacaklarına, nasıl güleceklerinden nasıl giyineceklerine kadar sınırları çizenler; anneliği de kadının kutsal görevi sayarak, kadınların yaşamlarını sözde “kolaylaştırmak” için kolları sıvadı. Bunun için de, yıllardan beri işçinin emeğini daha ucuza sömürmek için devletin ve patronların planları arasında olan “esnek çalışma” yasalaştırıldı.
İlk defa 2003 yılında çıkartılan bir iş kanunuyla hayatımıza girmişti esnek çalışma. 2011 yılında çıkartılan torba yasada, evden çalışma ya da uzaktan çalışma adı altında esnek çalışma biçimleri yer aldı. İşçiler her defasında tepki gösterdi. Çünkü esnek çalışmanın, mobbing uygulamalarının artmasına; patrona yemek, yol, gibi maliyetlerden kaçınma olanağının verilmesine; işçilerin örgütlenmesinin önünde engel oluşturmasına; çalışma koşullarının daha da kötüleşmesine yol açacağını biliyorlardı.
2013 yılında gelindiğinde ise devlet, esnek çalışmayı tekrar gündeme getirdi. Bu, hükümet programında “İş gücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacaktır” ifadesiyle belirginleştirildi. Yine “Evde çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi esnek çalışma yöntemlerine de imkan sağlayacak düzenlemeler yapılacak, bu çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılarak hayata geçirilmesi sağlanacaktır.” ifadesi de aynı metnin içinde bulunuyordu.
Bugün gelinen noktada ise, esnek çalışma kapsamında yarı zamanlı çalışma ve doğum izinleriyle ilgili değişiklikler, “Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adlı yeni bir torba yasa ile meclisten geçti. Bu yasa kapsamında, doğum yapan kadınların ilk doğumda 2 ay, ikinci doğumda 4 ay, üçüncü doğumda 6 ay yarı zamanlı çalışabileceği “müjdesi” verilirken; patronlara ise doğum yapan kadın işçilerin yerine “kiralık işçiler” çalıştırabileceği ve doğum yapan işçi döndüğünde, kısa süreli çalışan kişinin sözleşmesinin otomatik olarak feshedileceği müjdesi verildi. Düzenlemeye göre, yarı zamanlı çalışacak kadınların maaşının yarısı patronlar tarafından ödenecek, diğer yarısı da işçilerin maaşlarından kesilerek oluşturulan işsizlik fonundan ödenecek. Kadınların esas işinin çocuk doğurmak, çocuk bakmak ve bunun yanında ev işleriyle ilgilenmek olarak görüldüğü düşünülürse, bu tasarının yasalaşmasının da neye hizmet ettiğini görmek mümkün. Yani yasanın kadınlara geniş “haklar” getirdiği söylense de, gerçeği başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in sözlerinden anlayabiliyoruz: “Dünyayı kadınlar kurtaracak. Kadınların istihdama katılımını arttıracağız, bu şekilde kapitalizm kendi krizine çözüm bulacaktır.”
Kapitalizm bir sömürü sistemidir ve bu sömürü sisteminde bugüne kadar en çok ezilen kadınlar olmuştur. Kapitalist sistem içerisinde kadın hem ağır ve kötü koşullarda çalışarak sömürülür, hem de iktidarın ve erkek egemenliğin cinsiyetçi tahakküm biçimlerine maruz kalır. Dolayısıyla bu ve benzeri yasalar da, biz kadınlara halihazırda dayatılmakta olan toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirir.
Kadının çalışma alanının genellikle “ev” üzerinden kurgulandığı düşünülürse; esas işi çocuk doğurmak, temizlik yapmak, yemek pişirmek ve erkeğe hizmet etmek olan kadın, bu yasayla birlikte artık tüm bu “iş”lerden arta kalan zamanında “gerçek bir iş”te yarı zamanlı da olsa çalışabilecektir.
Kadına her alanda “var olma sınırları”nı çizenler, şimdi yine kadının çalışma alanını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmekteler. Böylelikle kadın, bazen kendisi bazen de doğuracağı çocukları üzerinden, kapitalizmin bitmek bilmeyen krizinde derinlere itilmektedir. Söz konusu bu yasanın, günün yarısında patronun baskısı altında, diğer yarısında ise koca ya da baba baskısı altında ev işleriyle boğuşan kadın için daha fazla ayrımcılığa, daha fazla sömürüye ve daha fazla köleliğe zemin hazırlayacağı ise su götürmez bir gerçektir.
Aylin Sal
Meydan Gazetesi Sayı 32, Mart 2016