Tarlalarda, ırgatlık yapan hamile kadınlar, herkesin gıpta ile baktığı bir azimle çalışırlar. Sıradan bir insana göre daha fazla efor harcarlar. Peki, kadınların herhangi bir enerji verici madde kullanmadan sahip oldukları bu enerji nereden gelir? Hamile kadınların, günde 12-16 saat çalışmasını sağlayan gücün kaynağı nedir?
Büyük şirket sahipleri, daha fazla kazanmak için daha fazla mesaiye ihtiyaç duyarlar. Mesai saatinin uzaması ise daha fazla enerji demektir. Bu enerjiyi dopinglerden alan şirket sahiplerinin karşısında, tarlalarda çalışan hamile kadınların söz konusu enerjiyi yüksek fiyatlara satılan dopinglerden karşılamadıklarını anlamak oldukça kolaydır. Peki ya hamile kadınların vücudu, kendi dopingini üretiyorsa?
Doping Nedir?
Afrika’daki Zulu kabilesinin üyeleri, savaşlarda cesaretleri artsın diye üzüm posasından yaptıkları “dop” adında bir içecek içiyorlardı. Bu içecek aynı zamanda üzümün içerisindeki şekerden kaynaklı olarak enerji de veriyordu.
Kabilenin hangi üyesi bilebilirdi ki, yüzyıllar sonra rekabetle gelecek bir başarıya ulaşabilmek için kullanılan her “enerji verici” maddenin adına doping deneceğini.
Günümüzde; başarılı olmak için daha fazla ders çalışması gereken öğrencilerin ya da iyi bir kariyere sahip olabilmek için daha yoğun çalışması gereken beyaz yakalıların sıkça kullandığı doping ilaçları, vücuda üstün hareket ve enerji sağladığı için, sporcular tarafından da uzunca bir zamandır tercih ediliyor.
Dopingin Yasaklanması
Üst üste kazanılan şampiyonluklar, sporcuların spor esnasındaki ölümleri ya da ölümlerinden sonra yapılan otopsilerin raporları, korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı. Sporcular başarısızlıklarını birer başarıya dönüştürebilmek, kariyer yapabilmek ve daha fazla para kazanma hırsları nedeniyle doping kullanıyorlardı. Bunun üzerine, müsabaka kurallarına aykırı bir davranış olan doping kullanımı, spor federasyonları tarafından “kesinlikle” yasaklandı.
Yasaklamalara rağmen, yine de kimi zaman söz konusu olan doping kullanımını engellemek ve denetlemek için yapılan doping testi sonucunda kanında doping bulunan sporcular, müsabakalardan çıkartılır. Müsabaka sonrası yapılan testle ise kanda çıkacak doping sonucu sporcu uzaklaştırma alabilir, men edilebilir, hatta şampiyon olduysa, şampiyonluğu da elinden alınır.
Kazanmak, birinci gelmek, şampiyon olmak uğruna, yaptıkları dopingin ortaya çıkmayacağı yöntemler arayan sporcular, bugüne değin birçok farklı yöntem denedi. Alınan doping sonrası kanın alınıp, temizlenip, dolaşım sistemine geri verilmesinden; oksijen transferine kadar birçok yöntem... Bu yöntemlerden en akıl almaz olanı ise 1960-70’li yıllarda, Balkan coğrafyası jimnastikçileri tarafından kullanılmaya başlandı: Hamilelik dopingi.
Hamilelik Dopingi
Hamilelik sürecinde vücut, normalden fazla olarak testosteron hormonu üretir. Bu da kas yapımını arttırıcı olduğundan, kalça, bacak gibi bölgelerde kas oluşum hızı artar ve bu bölgelerdeki eklemler esneklik kazanır. İşte bu değişimleri, hamile bir atletin kendi bedeninde fark etmesi ile hamilelik de bir doping yöntemi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yöntemi kullanan sporcuların yoğun antrenman programlarıyla süzülen kanlarındaki kırmızı hücreler, yani alyuvarlar, hamilelikle birlikte çoğalıp, zenginleşir ve yenilenir. Bu durumun kendisi de doğal bir doping etkisi yaratır. Kandaki bu yenilenme, sporcuya enerji vererek, onun performansını arttırır. Hamileliğin getirdiği tüm bu değişim, hamile bir kadın için oldukça olumlu bir durumken; sporcuların bunu bir doping olarak kullanması, hırsın ve kazanma isteğinin insana neler yaptırabileceğini açıklar nitelikte.
Başarı, Başarı ve Daha Çok Başarı
Madalyanın başka bir sporcunun evindeki vitrine girmesine göz yummak istemeyen rekabet duygusu, daha 13-14 yaşındaki sporcuları, antrenörlerinin yarattığı hırs duygusunun bir parçası olmaya zorluyor. Ve çoğu zaman gönüllü dahi olmadan antrenörleriyle birliktelik yaşamak da dahil, şampiyonluk yolunda yapılan her şeyin mübah olduğu meşruluğu yaratılıyor.
İlk kullanımlarda, enerjinin yanı sıra kişiye neşe, güven duygusu veren doping ilaçları, uzun süreli kullanımlarda ise bağımlılığa yol açarken; kişinin hırçınlaşmasına, isteksizliğine ve ilaçları kullanmadığı zamanlardaysa aşırı yorgunluk hissine neden oluyor. Hamile dopingi yapan sporcular içinse, hamileliğin yarattığı duygusal etkinin dışında, müsabakalar bittiğinde kürtaj yapılarak hamileliğe son verildiği için hem hamilelik hem de kürtaj olma bir rutine dönüşüyor. Bu da kadının fiziksel olarak da tahribata uğramasına neden oluyor.
Rekabet Et - Hep Kaybet
Düzenli olarak spor yapan insanların vücutlarında salgılanan dopamin, kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerini ve daha enerjik olmalarını sağlıyor. Bu nedenle, sporun iradeyi, zihni güçlendirme etkisi bazı uzmanlar tarafından depresyon tedavisinde bile kullanılıyor. Bununla birlikte kişinin düzenli egzersiz sonucunda fiziksel olarak güçlenerek kondisyonunu artırması, kişinin psikolojik olarak da karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilme becerisini geliştiriyor. Hal böyleyken aslında spor yapmanın kendisi, kişide dopinge gerek olmadan, olumlu bir etki yapıyor.
Oysa günümüzde sadece rekabete ve kazanmaya odaklı yapılan etkinlikler, müsabakalar ve turnuvalar, kişilerin sporun güçlendirici ve sağaltıcı etkisine izin vermiyor, üstüne üstlük en iyisi olmak uğruna, yapılan her şeyi meşrulaştırıyor ve kimi zaman antrenörlerin atletler üzerinde psikolojik ve cinsel bir baskı kurmalarına, kimi zamansa kadın atletlerin kendi bedenlerine yabancılaşarak, fiziksel olarak potansiyellerini, bir doping ilacı gibi kullanmalarına neden oluyor.
Kazanmak uğruna, döllenen bir yumurtaya, vücudun dönüşüm geçirdiği bu döneme; topyekün bir doping ilacı gözüyle bakmak, kişinin kendi bedenine uyguladığı bir tahakkümdür ve aslında bu “kazanım”, rekabetin bir eseri olduğundan, sonsuz bir kaybediştir.
Mine Yılmazoğlu
Meydan Gazetesi Sayı 32, Mart 2016