Yaşadığımız topraklarda kadın, devletin yasaları ve çeşitli politikalarıyla eve kapatılır, kapitalizmin dayattığı ilişki biçimleriyle kimliksizleştirilirken; bu durum kültür-sanat alanında da aynı şekilde sürüyor. Kadın; birkaç film dışında, sinema alanında kadın düşmanı bir dille şeytani, fesat ya da yine cinsiyetçi bir dille edilgen, itaatkar karakterlerle sahne alıyor.
Ömer Lütfi Akad’ın 1974 yılında çektiği “Gelin, Düğün ve Diyet” üçlemesi, işte bu bahsettiğimiz birkaç filmin arasında yer alıyor. Filmlerden “Gelin” ve “Düğün”, o yıllarda yoğun bir şekilde yaşanan “büyük şehre göç” teması üzerinden, ailelerin değişen ilişki biçimlerine ve kadının bu ilişkilerdeki yerine ışık tutuyor. Diyet’te ise fabrikada çalışan bir işçi kadın (Hacer) üzerinden, işçilerin koşulları ve sendikalaşma anlatılıyor. Kadının rolü; dönemin koşulları içerisinde gerçekçi bir şekilde canlandırılırken; mücadeleci, güçlü kadın karakterler çizerekse aslında birer rol model de oluşturuyor. Aradan geçen onca zamana rağmen devletin savaş politikaları insanları yine topraklarını terk etmeye zorlarken, kadınlar benzer hikayeler içerisinde benzer kavgalar vermeye devam ediyor. Bu durum, bahsi geçen filmleri hatırlanmaya değer kılıyor.
Gelin, Düğün, Diyet...
Bu üç filmde çizilen üç kadın karakterini de Hülya Koçyiğit canlandırıyor, bu da hikayeler ve filmler arasındaki bağın daha güçlü olmasını sağlıyor. İlk film Gelin’de, karakterimizin adı Meryem. Meryem, evde aile büyükleri tarafından baskılanan, "kocasının" dizinin dibinden ayrılmaması, sözünden çıkmaması öğütlenen bir kadın. Filmin başlarında kendisi de bu öğretiyi kabullenerek buna göre yaşıyor. Fakat filmin devamında Meryem’in oğlu Osman hasta olduğunda kocası dahil herkesin çocuğun sağlığını değil; marketi ve yapılan yatırımı düşünmesi ve bunun sonucu olarak çocuğun ölmesi, Meryem için bir kırılma noktası olur. Kurban bayramı sabahı çocuğu ölen Meryem, avludaki koçu azad eder ve evi terk eder. Sonra ise sıra kayınpederinin bakkal dükkanına gelmiştir. Meryem dükkanı ateşe verir. Filmin başında kocasının dizinin dibinde gördüğümüz Meryem; hikayenin sonunda bir fabrikanın kapısında, kendisini öldürmesi için gönderilen kocasının karşısında dimdik dikilmektedir. Kocası onu öldürmekten vazgeçer ve ailesinden ayrılarak Meryem’le yeniden bir hayat kurar.
İkinci film Düğün’de, yoksulluk içindeki altı kardeşin göç hikayesi anlatılıyor. Lahmacun satarak yaşamlarını sürdüren kardeşlerden biri olan ana karakterimiz Zelha, hiç durmadan lahmacun hazırlıyor; aile ekonomisini büyütmek için herkes çalışıyor. Böylece ailenin en küçüğü Yusuf’un okula gitmesi mümkün oluyor. Zelha, hem abla hem de analık rolünü üstlenirken, en büyük abi olan Halil ise bir “baba” gibi düşünerek herkesin yerine kararlar veriyor. Halil sermaye biriktirmek için önce kardeşlerinden birini (Cemile) başlık parası karşılığında satıyor. Ardından lahmacun arabasıyla karıştıkları bir kavgada, başka bir kardeş (İbrahim) birini öldürüyor; suçu en küçükleri Yusuf üzerine alıyor ve hapse düşüyor. Aile yavaş yavaş parçalanırken Halil, bu kez diğer kız kardeşini (Habibe) ticari bir ortaklık karşılığında, istemediği bir adamla evlendirmeye kalkışıyor. Yusuf’un da hapse girmesiyle artık duruma dayanamayan Zelha için, bu bardağı taşıran son damla oluyor ve Düğün’ü basarak Habibe’yi kaçırmak istiyor. Engellemeye çalışan Zelha bıçaklanıyor, fakat aldığı yaraya rağmen gözünü kırpmadan kız kardeşini alıp arkasını dönüyor. Bu arada İbrahim de vicdanını dinliyor ve Yusuf’u hapishaneden çıkarmak için suçunu itiraf etmeye söz vererek Zelha ile gidiyor.
Üçlemenin son filmi Diyet’te ise, kadın karakterimiz Hacer. Eşinin Almanya’ya giderek terk ettiği Hacer, iki çocuğuna bakabilmek için işe başladığı fabrikada çalışan Hasan ile evleniyor. Hasan’ın çalıştığı makinenin ona zarar vereceğinden endişe eden Hacer, Hasan’ın sendikalı olmasını istese de; Hasan patrona karşı tavır almak istemeyip Hacer’in sendika üyeliği ısrarlarına her zaman kulak tıkıyor. Hacer ise film boyunca, hem patronun baskılarına hem de Hasan’ın baskılarına karşı direniyor. Filmin sonunda yine diğer iki filmin sonunda olduğu gibi bir dönüşüm geçiren Hacer, Hasan’ın makinede kopan kolunu ustabaşına fırlatarak “al diyetini” diyor ve balyozla da makineyi kırıyor.
Hikayeler Farklı Kadınlar Aynı
Birbirinden farklı gibi görünse de aslında bu üç filmde de kimi zaman eşleri, kimi zaman babaları, kimi zaman da patronları, ama her koşulda “erkekler” tarafından ezilen; her baskıya içlerindeki ateş, gözlerindeki ışıkla karşı koyan kadınlar anlatılıyor. Hikayelerdeki erkekler, kendilerini var olan sisteme kaptırarak hırs ve para uğruna her şeyi hiçe sayarken; kadınlar bu uğurda kaybedilen ve kurban edilenleri görünür kılarak, birbirlerine sahip çıkıyorlar. Bugün Hacer’in, Zelha’nın, Meryem’in hikayeleri çok hatırlanmıyor olsa da, evlerinde abilerine, babalarına, kocalarına; işyerlerinde ustabaşılara patronlara kafa tutan kadınların gözünde hala aynı ışık parlıyor. Dünden bugüne yok sayıldıkça dişlerini bileyen, bastırıldıkça patlamak üzere bir fırtınayı büyüten kadınlar; kendilerini her fırsatta ezip geçmeye çalışanlara, her fırsatta karşılığını vereceklerdir.
Dilara Yaman
Meydan Gazetesi Sayı 32, Mart 2016