Kapitalist ekonominin tahakkümü bütün yaşam alanlarımızda belirginleşmiş ve iktidar herkesi bu tahakküm döngüsünün bir parçası olmaya zorlarken; bu döngünün dışında yeni ekonomik modeller, yeni coğrafyalarda var olmayı sürdürüyor. Devletin talan projelerinin yanında ekonomik tahakkümünün de giderek belirginleşmeye başladığı Amed’de dayanışma ilişkisini ve kooperatif üretim-tüketim ilişkilerini pratikleyen Amed Köy Üretim ve Satış Kooperatifi Girişimi’yle yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Meydan Gazetesi: Amed Köy Üretim ve Satış Kooperatifi Girişimi ne zaman ortaya çıktı?
2015 Haziran ayından sonra, üç aile olarak kooperatifleşme üzerine düşünmeye başladık. Amed Yenişehir’e bağlı köylerde tarım yapan arkadaşlarımızla da konuyla ilgili konuştuk. Aslında en başta daha küçük çaplı bir çalışma düşünüyorduk. Ancak en son iki buçuk ay önce kullanılmayan kerpiç bir ahırla yaklaşık 50 metrekarelik iki odada ve 80 metrekarelik bir evin bodrumunda mantar üretimine başladık. Piyasa koşullarının çok daha altında bir maliyetle; en başından bu yana inandığımız dayanışmayla bu işi başardık.
İki alanda yaptığımız mantar üretimi, şu anda yalnızca üç ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyor. Ancak bu ağa daha birçok aileyi dahil etmek istiyoruz.
Amed Köy Üretim ve Satış Kooperatifi Girişimi olarak neyi amaçlıyorsunuz?
GAP ve benzeri projelerle bu bölgede yaşayan insanlar sömürü düzenine dahil edilmek istendi; ekonomik soykırım uygulandı. Bölge halkı bir yandan baraj projeleriyle topraksızlaştırılırken, bir yandan da ithal edilen ancak bölgenin yaşam koşullarına uymayan havanlarla köylüler borçlandırıldı. Bölge halkı bugün borçlarını ödeyemez, ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Bu koşullarda kooperatifleşme bizim için bir ihtiyaç olarak açığa çıkıyor.
Biz, Kürdistan coğrafyasının kendine yeterli bir coğrafya olduğunu; bölge halkının, sistemin dayattığı sorunları dayanışmayla çözebileceğini göstermek istiyoruz. Kürt halkı belki birçok alanda örgütlü ama ekonomik alanda örgütlü değil. Biz biraz da bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bizim amacımız insanları tekrardan üretime, tekrardan paylaşmaya, tekrardan dayanışma ilişkilerine döndürmek.
Buradaki üretim nasıl işliyor?
Mantar, üretildiği ortamda insan sağlığı için tehlikeli olan gazlar salgılıyor; o yüzden biz öncelikle insanların yaşam alanında mantarın üretilmesini istemiyoruz bu yüzden kullanılmayan kerpiç evleri işlevsel hale getirerek üretimimizi buralarda yapıyoruz. Kürt halkının geleneğinde olan dayanışmacı kültür halen işliyor ve kaybolmamış. Genelde bu tarz çalışmalar “duyarlılık” olarak lanse ediliyor ama bu bizim yaşamımızda var zaten. Ne kadar ürettiysek onu satacağız, sattığımızı da paylaşacağız.
Burada üretilen ürünler diğer insanlara nasıl ulaştırılıyor? Diğer kooperatif ve üreticilerle nasıl bir ilişki içindesiniz?
Bu anlayışta hareket eden kooperatiflerle iletişim içerisindeyiz. DTK Ekonomi Komisyonu çatısı altında bir takım faaliyetler yürütülüyor, onlarla iletişim içerisindeyiz. Bu şekilde, var olan insanlara ürünlerimizi ulaştırıyoruz. Onun dışında bir Facebook hesabı kurduk. Bu deneyimde çok yeni olsak ve yaptıklarımızı internet üzerinden yaymak konusunda kimi zaman zorluk çeksek de, bu kanal aracılığıyla da insanlara ulaşmaya çalışıyoruz.
Varsayalım ki Yenişehir’de Şeyhkent Köyü’nde bir arkadaş mantar üretimi yapıyor; başka bir köyde salça üreten bir arkadaş var; bu arkadaşlar arasında diyalog olmasını istiyoruz. Var olan komünlerin ve kooperatiflerin sözcülerini, bulundukları ilçelerde bir araya getiriyoruz. Diyelim ki bir arkadaş mantar işi için bir alan daha oluşturmak istiyor, ne yapılması gerekiyor birlikte tartışıyoruz.
İlçe komisyonundan sözcüler bir araya geliyor, il komisyonunu oluşturuyor; il sözcüleri bir araya geliyor, Kürdistan genelinde ve Türkiye genelindeki genel komisyonları oluşturuyor. Yani herkesin bir sözcüsü var, sözcüler bir araya geliyorlar. Ancak sözcüler yalnızca var olan tartışmaları dile getirebiliyorlar. Kooperatifler arasındaki iletişim böyle oluşuyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yaşadığımız sistem içerisinde artık kooperatifleşmek, komünleşmek ve dayanışmak dışında hiçbir şansımız yok. Nüfusun neredeyse %85’inin kredi kartı borcu var, kimse ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Eğer bizler bu gerçekliğin ışığında dayanışmayı, arkadaşlarımızla değil bankalarla yapmaya devam edersek, ne kültürümüzü yaşatacağız ne de biz yaşayacak imkan bulacağız...
Meydan Gazetesi Sayı 33, Nisan 2016