Gazetemizin hazırlık aşamasında, Kadıköy sokaklarında bazı fotoğraflar çarptı gözümüze. Kumların arasında bir bebek biberonu, yanı başına iliştirilmiş bir etiket, etikette fiyat; “Bebek Biberonu: 3 Milyar Euro”
AB ülkeleri ve TC Devleti arasındaki göçmenlerin yaşamları karşılığında yapılan 3 Milyar Euro’luk antlaşmaya gönderme yapan bu fotoğraflar, Peri Demirbaş tarafından Mart ayında Çanakkale Sokakağzı ve Acıdere’de kıyıya vuran göçmenlerin eşyalarıyla çekilmiş. Demirbaş konuyla ilgili olarak; “Bedeli biz belirlemedik… Bizim tek bildiğimiz çok fazla acı var ve bunun bir bedeli yok! Belki de biz 3 milyar Euro bile etmeyeceğiz.” diyor.
Sokakta gördüğümüz fotoğrafların “Hayatın Peşinde” adlı serginin bir parçası olduğunu, sergide Peri Demirbaş dışında Anıl Olcan, Barbaros Kayan, Bikem Ekberzade, Harun Töle, Kurtuluş Arı, Mert Çakır, Murat Başol, Nazım Serhat Fırat, Saadet Sorgunlu, Şahan Nuhoğlu ve Zeynep Özatalay’ın çalışmalarının da olduğunu öğrendik. Serginin organizasyonunu yapan KargArt’tan Murat Mrt Seçkin’le kısa bir röportaj gerçekleştirdik.
Meydan Gazetesi: Merhaba Murat, bize sergi hakkında bilgi verebilir misin?
Murat Seçkin: kargART her yıl sezon sonunda -ki bu Haziran ayının ilk veya ikinci haftasına denk geliyor- “Kargaşa” adında bir sergi ve buna bağlı bir etkinlik serisi düzenliyor. Kargaşa 16: “Hayatın Peşinde” başlıklı sergimiz, 9 Haziran günü açılışını yaptı. Kargaşa’da genellikle belli bir disipline bağlı kalmadan farklı teknik ve mecralardan sanatçı ve işlere yer vermeye gayret ediyoruz. Mümkün olduğunca genç ve yeni sanatçılar ile deneyimlileri kaynaştırmaya çalışıyoruz.
kargART salonu bir galeri değil, etkinlik ve üretim alanı. Bu nedenle, bizler sanatçılara mekanın fiziki özelliklerinden kaynaklanan teknik yönlendirmeler dışında herhangi bir şart veya baskıda bulunmuyoruz. O yüzden Kargaşa serisinde farklı bakış ve düşünce biçimlerine, yorum farklarına rastlayabilirsiniz. Zaten bizim istediğimiz de bu.
Niçin “Hayatın Peşinde” başlığını seçtiniz?
Sergide de işi olan Bikem Ekberzade’nin “Crossing” adlı çalışması için yaptığı bir teklif, bizi bu senenin Kargaşa’sını “Mültecilik” teması üzerine inşa etmeye yönlendirdi. Sergi, adını Şahan Nuhoğlu’nun bir fotoğrafında yer alan Suriyeli bir mültecinin elindeki İngilizce bir dövizden aldı: “Savaşa geri dönmek istemiyoruz, hayatın peşindeyiz!”
Sergi için yapılan çağrıya nasıl geri dönüşler oldu? Başvuruları nasıl değerlendirdiniz, sergilenecek işleri hangi kriterlere göre seçtiniz?
Genellikle açık çağrı yöntemini kullanıyoruz ve gelen işlerden seçme yapıyoruz. Fiziki olanaklar nedeni ile her işi koymamız mümkün olmuyor ve tabii ki işin içine bizim estetik ve içerik beklentilerimiz de dahil oluyor. Bu seçmediğimiz tüm işlerin kötü olduğu anlamına gelmiyor tabii. İşlerin genel tarzı, sanatçıların daha önce iş sergileyip sergilemedikleri bizler için önemli kıstaslar. Yine de bu seneki sergiye beklediğimizin çok altında başvuru oldu. Bunun sonucunda da çoğunlukla mesai arkadaşım Tayfun Polat ve az bir kısmında da ben konu ile ilgili iletişime geçeceğimiz dostlarımızı ve onların yönlendirdiği kişileri aradık. Sergi bu sayede biraz da fotoğraf ağırlıklı oldu. Ancak işlerin sahiplerinin bir şekilde birebir mülteciler ile ilişkide olması, direkt kamplarda ve hatta bazılarının göçler sırasında eşlik etmiş olması ortaya samimi sunumlar çıkmasını sağladı. Sergiyi yine kargART salonunda mesai arkadaşlarımız olan Rammy Roo ve Ceylan Akçar ile kurduk. Genellikle kolektif çalışma biçimini tercih ettiğimizden her konuda sanatçıların ya da katılımcıların da fikrini alarak kotardık. Bu da ayrıca herkesin içine sinmesini ve eşit emek harcanmasını sağladı.
Yaşamını yitiren göçmenlerin bedenlerinin ya da onlara dair çeşitli izlerin paylaşılmasına, bu ve benzeri paylaşımların teşhir olduğu ya da rahatsızlık yarattığına dair çeşitli tartışmalar da söz konusu. Bu tartışmalar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Sergiyi açmaktaki amaçlarımızdan biri, birçok insan için artık bir vicdan pornosuna dönüştürülmüş olan bu durumu gözler önüne sermekti. Sergide işi olan katılımcıların, özellikle fotoğrafçıların oldukça sert olan bazı fotoğraflarını ortak kararlar ile kullanmamayı tercih ettik. Çünkü sorunun büyüklüğünü, acısını ve sömürüsünü anlamak için illa ölü bir bebeğin ya da annenin görüntüsünü paylaşmak zorunda değiliz. Gözümüzün önünde dilenci, ucuz işçi veya çocuk sömürüsü kurbanı olarak yaşayanları görmememize sebep olan “misafir” algısı ile egemen güçler tarafından sunulan bu insanlar, şu an bizimle yaşıyorlar. Onlara buralı dememe, diyememe sebeplerimizi araştırırsak ve bunu aşarsak, belki de en büyük adımlardan birini atmış oluruz. Biz ve bizler gibi birçok kişinin amacı, bu durumu pazarlanabilir bir dramdan, çözülebilir bir sosyal konuya çevirebilmek ve aslında hepimizin mülteci olduğu gerçeğinin idrak edilebilmesini sağlamak.
Peki son olarak, sergi ne zamana kadar sürecek? Daha sonra farklı yerlerde de benzer sergiler olacak mı?
Sergi 25 Haziran gününe kadar ziyaret edilebilir. Kargaşa adı ve durumu itibarı ile kargART’a özel olsa da ve her ne kadar şu an böyle bir planımız yoksa da gezen bir seri konusunda her türlü teklife açığız.
Röportaj için teşekkür ederiz. Dayanışmayla...
Meydan Gazetesi Sayı 34, Haziran 2016