“2002’de asgari ücret 184 liraydı. Beş kişilik bir aile, günde üç öğün çay ve simitle geçinse 270 liraya ihtiyaç vardı. Yani asgari ücret, çay ve simide yetmiyordu. Bugün bu hesabı yaptığınızda, asgari ücret 804 lira. Beş kişilik bir aile üç öğün çay ve simit tüketse, ihtiyacı olan miktar 450 lira. 11 yıl önce asgari ücret, çay ve simide yetmezken bugün ise asgari ücretin yarısı buna yetiyor. Anladığınız dilden konuşuyorum.”
2012’de yapılan bu konuşma Tayyip Erdoğan’a ait. Yıl 2016, asgari ücret bin 300 lira 99 kuruş. 450 liraya ihtiyaç varsa (simide zam gelmediğini farz edersek) elimizde geriye 950 lira 99 kuruş kalıyor. Peki bu parayı ne yapmalı?
Günümüzde 6,5 milyon işçi asgari ücret alıyor ve bütün bir ay bu parayla geçinmek zorunda. Yani kira, elektrik, su, aidatlar, yeme-içme tam tamına bin 300 lira 99 kuruş ile karşılanmaya çalışılıyor. Bu rakamı belirleyen Asgari Ücret Komisyonu’na göre bu para yeterli. Ancak bu giderler her geçen gün zamlanırken asgari ücret daha yıl ortasına kalmadan eriyip gidiyor.
Peki kim tarafından ve neye göre belirleniyor bu asgari ücret?
Milyonlarca işçinin aylık alacağı ücreti, hükümetten 5, Türkiye İşveren Sendikaları Komisyonu’ndan 5 (TİSK) ve Türk-İş’ten de 5 olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Komisyonu belirliyor. Bu komisyon her yıl toplanarak herkes tarafından merakla beklenen rakamı açıklıyor.
Başta, bu komisyonda işçi ve işverene eşit söz hakkı veriliyormuş gibi görünse de, hükümetin de işverenin yanında olduğu gözden kaçırılmamalı. Zaten karar almada bir eşitlik söz konusu olduğunda başkanın oyu belirleyici ve o hep hükümetten. Yani komisyonda işçinin i’si bile yok.
Nasıl yaşadığımızı, ne şartlarda çalıştığımızı, ne kadar kira, su, elektrik ödediğimizi bilmelerini bırakın, bunun farkında bile olmayan, adını sanını bilmediğimiz üç beş kişi tarafından belirleniyor asgari ücret. Ücreti belirlerken, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerini kullanarak tespitlerinde başarılı olduklarını düşünüyorlar. Asgari ücret 11 yılda yüzde 242 artarken aynı zamanda temel ihtiyaçlara üç misli zam yapılıyor. Yani, tam anlamıyla çay kaşığı ile verip kepçe ile alıyorlar biz işçilerden.
TÜİK bir işçinin yaşam maliyetini bu yıl için bin 600 lira olarak açıkladı. Matematik hesabı yapmayacağız. Hele beş kişilik aile hesabına hiç girmeyeceğiz. Ama devletin asgari ücret tanımına bir kez daha dönüp bakalım; işçilere bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. gereksinimlerini günün fiyatları üzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret.
Hadi bir ayda 450 liraya simit hesabıyla karnımızı doyurduk, geriye kalan 950 lira ile kira, elektrik, su hatta ve hatta ulaşım ve kültürü fazlasıyla karşılayabiliriz. Bir de geriye 99 kuruş kalıyor, onu da bozdurup bozdurup harcarız artık.
Merve Demir
Meydan Gazetesi Sayı 35, Aralık 2016