Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini "derhal ve tamamen" durdurmasını talep eden karar tasarısı, ABD’nin ilk defa çekimser oy kullanmasının ardından 14 oyla kabul edildi.
Karar tasarısı Mısır tarafından hazırlanmasına rağmen daha sonra tasarı üzerinde görüşmelerin devam edilebilmesi için oylamanın ertelenmesi talebinde bulunmuştu. Mısır’ın geri adımı, ABD’nin 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump ile Sisi arasındaki görüşmenin ardından gelmişti. Müstakbel başkan Trump ise Obama yönetimini karar tasarısını veto etmeye çağırmıştı. Mısır’ın bu geri adımı üzerine tasarı, tasarıya destek veren Yeni Zelanda, Malezya, Venezuela ve Senegal tarafından Güvenlik Konseyi’ne getirilerek oylama sonucunda kabul edildi.
Kararda "İsrail hemen ve tamamen, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında tüm yerleşim yeri faaliyetlerini durdurmalı" çağrısı yapılıyor. İsrail yerleşimlerinin "yasal dayanağının olmadığı" belirtiliyor ve "iki devletli çözümü tehlikeye attığı" kaydediliyor.
Kararın ardından İsrail Başbakanlık ofisinden açıklama yapılarak karara uyulmayacağı açıklandı. Açıklamada ayrıca "Obama yönetimi sadece İsrail’i korumakta başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda BM’deki bu örgütlenmeye perde arkasından destek verdi" denilerek Obama yönetimine "İsrail seçilmiş başkan Donald Trump ile çalışmayı dört gözle bekliyor" ifadeleri de yer aldı. Ayrıca İsrail, tasarıyı sunan ülkelerdeki elçilerini istişare için ülkeye geri çağırdı.
Trump, Twitter hesabında görevinin başlayacağı tarihe atıfta bulunarak “20 Ocak’tan sonra BM’de işler farklı olacak” ifadesini kullandı.
Barack Obama yönetimi yerleşimlere karşı çıkıyorsa da, geleneksel olarak Güvenlik Konseyi’nde bu konuda İsrail’i kınayan kararlar alınmasını engellemiş ve İsrail ile Filistin arasındaki sorunun müzakerelerle çözülmesi gerektiğini savunmuştu.
Birleşmiş Milletler’in yürütme organı diyebileceğimiz Güvenlik Konseyi 15 devletten oluşup bir tasarının karar olabilmesi için üyelerin üçte ikisinin olumlu yönde oy kullanması gerekiyor. 5 daimi üye olan Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’in ise tasarıları veto etme yetkisi olup tasarıların veto edilmesi halinde Güvenlik Konseyi’nden karar çıkmamış oluyor. Kalan 10 üye ise her 2 yılda bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oylanarak seçiliyor.
Şimdiye kadar Güvenlik Konseyi’nde İsrail’e yönelik eleştirilerin karşısında duran ve Obama’nın başkan olduğu 2011’de İsrail’in yasa dışı yerleşim birimlerini kınayan karar tasarısını veto eden ABD, ilk defa çekimser oy kullanarak bu kararın geçmesine izin vermiş oldu.
2016 yılına kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan bütün kararların muhataplarınca uygulandığından bahsedemeyiz. ABD yönetiminin tavrıyla çıkan bu kararının da Filistin halkının hayatında büyük değişiklikler yaratmasını beklememek gerekir. Bu karar esas olarak ABD’de Trump’ın kazanımı ve Demokratların yenilgisiyle biten seçimlerin bir sonucudur. Müstakbel Trump yönetiminin, Obama yönetiminin aksine kendisiyle ile daha iyi ilişkiler geliştireceğinin beklentisi içindeki İsrail’in karara tepkisini de bu şekilde yorumlamak gerekir.
Obama’nın başkanlık süresinin bitimine 1 ay kala ve Trump’ın muhalefetine rağmen böyle önemli bir tasarının kabul edilmesine izin vermesi, başkanlığı boyunca -özellikle Filistin politikalarında- aklına getirmediği “demokrat” kimliğini son anda kurtarmaya çalışması ve cumhuriyetçilere/Trump’a karşı son bir hamlesi olarak değerlendirilebilir.
Gökhan Soysal
Meydan Gazetesi Sayı 35, Aralık 2016