İlaç fiyatlarını belirleyen ve beş bakanlık temsilcisinin bulunduğu Fiyat Değerlendirme Komisyonu’nun 3 Ocak’ta aldığı zam kararından sonra, bazı üretici ilaç şirketi ve ecza depolarının, stoklarında olmasına rağmen, ecza deposu/eczanelerin taleplerini geri çevirdikleri ve fiyat artışı olacak ilaçların satışlarını yapmadıkları, ilaçları ancak fiyat artışının geçerli olacağı 20 Şubat’tan itibaren piyasaya sürecekleri ortaya çıkmıştı.
TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) ya da İstanbul Eczacı Odası’nın itiraz ya da tehditleri, stokçuları durduramadı ve hastalar, ağrı kesicilerden kanser ilaçlarına kadar pek çok ilaca bir ayı aşkın süre ulaşamadı. Bizler de sağlık ve ilaç sektöründe çalışan kadınlara sorduk; “Yaşamların kâr uğruna çalınması hakkında ne düşünüyorsun?”
Ayşe Demirci - Eczacı
İlaç şirketlerinin ya da ecza depolarının kar hırsı uğruna yüzlerce, binlerce insan mağdur oldu; birçok hastayı, elimde ilaç kalmadığı için geri çevirmek zorunda kaldım. Bu şirketlerin meseleleri sağlık ya da yaşam değil; kar! Bu, insanlığa sığmaz… Benim bir çocuğum var. Çocuğum hastayken birilerinin cebi daha fazla dolsun diye ilaç bulamama ihtimalini düşünmek bile istemiyorum.
Mine Bilgili - Doktor
Öncelikle zamlar, bir anda duyuldu, hiçbir neden gösterilmeden. İlaçlarda bir anda ortadan kayboldu. İlaç firmaları ve piyasayı düzenleyen kurumların bu yaptığı, imkânı olmayan veya ekonomik darlıkta olan insanları etkiledi. Zaten imkânı olan, her an parası ile yurtdışından ilaç ısmarlatabiliyor, yani olan yoksula oluyor.
Selda Barış - Eczacı
Türkiye’ye ilaçlar yurt dışından ithal ediliyor. Bugün döviz 4 lira. İlaçların ana alıcısı konumundaki SGK kuru 2.34 olarak sabitlediği için şirketler de ilaçları getirmiyor ya da depoluyor; zamlı vakitte satmak için. Sen de şahit oldun. İlaç istemek için depoları aradığımızda “Bu ilaç yok!” cevabını alıyoruz. Her halde olan hastaya oluyor. Bunun sorumlusu ne biz eczacılar ne de doktorlar. Sorumlusu tamamen şu anda uygulanmakta olan sağlık politikaları. İlaçlara bağımlı hale getiriliyoruz. Her gün yüzlerce mide ilacı, antibiyotik satmak durumunda kalıyoruz.
Hazal Şahin - Tıp Öğrencisi:
Söylenecek tek şey var. Bu soruyu sadece sağlık sektöründe çalışanlara değil, kime sorarsanız sorun cevap aynıdır: Karaborsacıların yaptığı adaletsizlik ve ahlaksızlıktır!
Nil Küçük - Hemşire / Araştırma Görevlisi
İlaç sektörü, eleştirmekle bitmeyecek bir sektör. İlaç endüstrisinin odağında para vardır. Ayrıca pek çok suni hastalığın temelinde bu sektörün olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu endüstri için zalimlik bu demek. Denetimi için devlete baskı yapılması gerek ama devlet zaten bu süreci destekleyenin başı. Her şey iştirakli. Yani “Kimi neye şikâyet etsek?” durumu oluyor. Bu çarpık sistemi bütünüyle eleştirmek gerekiyor.
Aylin Sal - Hemşirelik Öğrencisi
İlaçlara zam geleceğinin duyulması ile birlikte ilaç şirketlerinin kimi antibiyotik, ağrı kesici, tansiyon, astım ve kanser ilaçlarını zamlı haliyle satmak üzere depolarında tutması hastaları oldukça zor durumda bıraktı. Sırf birileri daha fazla kazansın diye hastalar ilaçlarını alamadı. Bu durum şirketlerin ne kadar fırsatçı olduğunun bir göstergesidir. Şirketler ve genel olarak kapitalizm varlığını bu adaletsizlik üzerine kurar.
Çiğdem Aydın - Hemşire
Ülkemizde hatta dünyanın birçok yerinde para, kar öyle bir yere sahip ki; küçücük çocukların bu gözünü hırs bürümüş insanlar tarafından yaşama haklarının elinden alınması, tedavi olmalarının sırf birileri daha fazla kazansın, kar yapsın diye engellenmesi hem biz sağlıkçıların hem de bütün insanların dışarıdan izleyip lanet okuduğu bir durum. Ama belirttiğim gibi bazen sadece “dışarıdan” izliyoruz. Meydan Gazetesi’ne bu küçücük çocukları, yaşlı amcaları, teyzeleri; tedaviye, ilaca ihtiyacı olan bütün insanları bizlere hatırlattığı için sonsuz teşekkür ediyoruz.
Meydan Gazetesi Sayı 37, Mart 2017