Yakın zamanda Çalışma Bakanlığı’na verilen 2002 ile 2016 yılları arasında meslek hastalığı sonucu geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalı sayısına ilişkin soru önergesini Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu cevapladı. Tüm ilgisizliği ile; 2016 yılında sadece 83 kişiye ödenek bağlandığını, meslek hastalığı sonucu geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalı sayısının 2002’de 601 iken 2016’da 83 olduğunu söyledi. Oysa kağıt üzerinde meslek hastalıkları konusunda “güvenilir bir ülke” gibi görünen bu topraklarda, 2016 yılında 1970 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişti. Bağımsız araştırmalar gösteriyor ki, yaşanan her bir iş cinayetine karşı 20 meslek hastalığı oluyor. Dolayısıyla meslek hastalıklarının az olması hastalık olmayışından değil; hastalığın meslekten kaynaklandığının ispatının zor olmasından ve yanlış kayıt ettirilmesinden kaynaklanıyor. Yaşadığımız topraklarda meslek hastalıklarının tespiti ve tedavisi için İstanbul, Ankara ve Zonguldak’ta hastaneler bulunuyor. Üç tane hastane olmasına karşılık; kapitalist sömürünün olduğu her iş yerinde, orada çalışanlar için yapılan işin çeşidine göre sağlık ve güvenlik tehlikeleri vardır. İş yerleri tüm bu hastalıkların kaynağıdır. SGK normal bir hastaneden alınan raporu kabul etmediği için işçiler bu hastanelere gitmek zorunda bırakılıyor. Bu hastanelere ulaşamayan, ulaşsa bile meşakkatli bu süreci sonuna kadar devam ettiremeyen yüzlerce işçinin maruz bırakıldığı hastalıklar gizleniyor.
Meslek hastalıklarına yer verdiğimiz yazı dizimizin bu sayısında gürültüye bağlı işitme kaybını irdeleyeceğiz.
Gürültü; kabaca hoşa gitmeyen, istenmeyen ve rahatsız edici ses olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla kişiye göre ve aynı kişi için değişik zamanlarda farklı olarak algılanabilir. Ses, ölçülebilir ve varlığı kişiye bağlı olarak değişmeyen bir kavram iken, gürültü öznel bir kavramdır. Yani kimilerinin severek ve eğlenerek dinlediği müzik, diğerlerini rahatsız edebilir.
Nasıl duyarız?
Duyma, ses dalgalarının kulak zarında oluşturduğu hareketler sonucu oluşur. Ses dalgaları dış kulağa ulaşır ve buradan ilerleyerek kulak zarına çarpar. Bu çarpmanın etkisiyle, orta kulakta, kulak zarıyla ilişkili ilk kemik olan çekiç kemiğinden başlayarak, örs ve üzengi kemikleri hareket eder. Bu hareketin sonucunda ise iç kulakta değişiklikler olur. İç kulak salyangoza benzer bir organdır ve içinde sıvı ve tüy hücreleri bulunur. Kemikçikler tarafından iç kulağa iletilen hareket sıvıyı hareket ettirir, bu tüy hücrelerini hareket ettirir ve bu hücreler sesle ilgili sinir uyarılarını oluştururlar. Bu uyarılar beynimizin işitme ile ilgili bölgesine gider. Beyin de bu bilgiyi yorumlar ve duyma gerçekleşir.
Sesin iki temel belirleyicisi vardır: şiddet ve frekans. Sesin şiddeti, kulak zarına ulaşan mekanik basınç ile bağlantılıdır. Frekans ise sesin saniyedeki titreşim sayısı olarak tanımlanmaktadır. Sesin şiddeti desibel (dB) olarak ölçülürken frekansı hertz (Hz) olarak ölçülür. Standartlara göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 20-20.000 Mhz ve 85 dB düzeyidir. Üst sınır olan 140 dB, kulakta ağrı ve kulak zarı yırtığına sebep olabilmektedir. Endüstriyel gürültü ise kişilerin beğenisine bağlı olmaksızın her koşulda gürültü olarak kabul edilir.
Gürültü duymaya nasıl zarar verir?
Gürültü, yukarıda bahsettiğimiz iç kulaktaki bu tüy hücrelerini tahrip eder. Bu tahribat kısa süreli ve kulağın onarabileceği bir değişim olabileceği gibi, yüksek düzeylerdeki gürültüye daha uzun süre maruz kalma, duymada kalıcı hasara neden olabilmektedir.
Gürültüye bağlı işitme kaybına neden olan gürültü kaynakları; pompa, kompresör, türbin, vantilatör, jet motorlar ve vanaların gaz ve sıvı itici etkileri, fırın ve motorların ateşleme gürültüleri, transformatör ve dinamoların oluşturduğu sesler, çevirici dişli, motor ve makinelerden gelen titreşim ve sürtünme sesleri, dövme, perçinleme, çakma makineleri ile kesici, ezici ve biçim verici makinelerin sesleridir.
Bu seslere maruz kalanlar kulakta sürekli çınlama, vızıldama ve uğuldama yaşarlar ve bir metre uzaktaki biriyle konuşurken sesini yükseltmek zorunda kalırlar. Böyle işçilerin zaman kaybetmeden kulak muayenesi olmaları, işitme testleri yaptırmaları gerekmektedir. İşitme kaybı oluştuğunda kalıcı bir etki yaratır. Bu nedenle bütün meslek hastalıklarında olduğu gibi hastalık kaynağından uzaklaşmak önemlidir. Bu şekilde sadece kaybın ilerlemesi durdurulabilir. Gürültüye bağlı gelişen işitme kaybı önlenebilirdir, fakat hiçbir patron gürültüyü önlemesi için kullanılan “pahalı” kulaklıklardan almaz. İşçilere düşen de, her şeye rağmen çalışmak olur.
Gürültüye bağlı işitme kaybı, sık rastlanan meslek hastalıklarındandır ve yapılan çalışmalarla ülkemizde mesleksel gürültü sebepli işitme kaybı olanların sayısının 200.000’i aştığı belirtilmiştir.
Gürültünün olumsuz etkileri sadece geçici veya kalıcı işitme bozuklukları değildir. Aynı zamanda kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma ve kalp atışlarında yavaşlama gibi beden sağlığımıza yönelik olumsuz etkilere ve bunların devamı halinde kalıcı hastalıklara da yol açar. Ayrıca, gürültü davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik, anksiyete ve stres gibi psikolojik etkilere bağlı konsantrasyon bozukluğuna ve hareketlerin yavaşlamasına da neden olabilir.
Aylin Sal
Meydan Gazetesi Sayı 38, Nisan 2017