Devletin ezilenlere yeni bir ‘müjde’si var: Arabuluculuk.
Hükümet referandum sonrasına yeni bir yasa tasarısı sunmaya hazırlanıyor. 2014 yılından beri yürürlükte olan, fakat zorunlu olmayan arabuluculuğa başvurma şartı, artık zorunlu hale getiriliyor. Yani daha önce işçi-patron davalarında, sömürülen işçiler doğrudan iş mahkemelerine dava açabiliyorken artık öncelikle arabulucuya başvurmaları gerekiyor. Arabulucuya gidilmeden başvurulan iş mahkemeleri davaları usulen doğrudan reddediliyor.
Peki nedir bu arabuluculuk? Devletin kendi sitesinde, yani Adalet Bakanlığı'na bağlı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın sitesinde tanımı şöyle yapılıyor; “Arabuluculuk, günümüzde dostane yollarla uyuşmazlık çözüm yöntemleri içinde en yaygın olarak bilinen ve uygulanan uyuşmazlık çözüm yöntemidir.”
Adı üstünde, arabuluculuk. Ama kimlerin arasını nasıl bulacak, adaleti nereden koyacak? Bunlar muğlak!
Aslında pek muğlak da sayılmaz. Zaten fabrikalarda, şantiyelerde, mağazalarda, yıllardır köle gibi çalıştırılan, iş alanlarında sakat bırakılan, iş cinayetlerinde katledilen işçiler; haklarını, onlara dayatılan tek alan olan mahkemelerde aramaya çalışırken bir de şimdi bu çıktı başlarına. Dava dosyaları yıllarca bekletilen, tazminatları yıllarca devlet ve patronlar tarafından gasp edilen işçiler, bu sefer de arabulucu denen komisyoncular tarafından sömürülecek. Komisyoncular, hani bir şey alıp satarken arabuluculuk sıfatı ile para kazananlar. Tabi ki devletin arabulucusu ticaretteki komisyoncu ile tamamen aynı değil. Arabulucu ezilenle ezeni aynı pozisyonda değerlendirmekle kalmayacak, ayrıca adaletini güçlü olandan yana kullanabilecek. Neden mi?
Mahkemeye başvurulmadan önce gidilen arabulucunun masraflarını iki taraf eşit şekilde ödeyecek, asla eşit olamayan iki taraf. Cebinde minibüs parası bile olmayan tarafla, minibüsü satın alacak kadar parası olan taraf eşit şekilde ödeyecek! Yalnızca bununla sınırlı da değil, bir de işin rant ve rüşvet kısımları var. Bu anlaşmazlıklarda taraflardan ekonomik olarak güçsüz olanın yani işçinin rüşvet gibi bir yöntemle kararı etkilemesi zor görünürken patronların bu yöntemden yararlanma ihtimalleri çok yüksek. Ayrıca bu uygulamadan ekonomik bir fayda sağlayan arabuluculuğun kendisinin bir rant ve sektör kapısı olması ayrıntılarına girmiyorum bile.
Adaleti baştan sakat olan bu anlayış, ezilenlere bu uygulamayı işleri hızlandıracağı, anlaşmazlıkları mahkemeye gitmeden çözebileceği iddiasıyla bir müjde olarak sunuyor.
Hız kimin için avantajlı peki? Yıllarca iliklerine kadar sömürülen, aşağılanan, hakları yok sayılan işçiler için mi; yoksa acımasız bir rekabet peşinde koşan patronlar için mi?
Arabuluculuk kimin için müjde peki? İş mahkemelerinde adalet adına süründürülen, bir de bu uygulamayla daha da fazla ekonomik ve sosyal hak kaybına uğrayacak olan işçiler için mi, yoksa bu uygulamayla adaleti bir kez daha ekonomik ve sınıfsal gücüyle kazanacak olan patronlar için mi?
Müjde kimin için?
Rıfat Güven
Meydan Gazetesi Sayı 38, Nisan 2017