ŞOK! OY YOK!
Sansasyon, Fransızca’daki “sensation” (duygulanma, güçlü heyecan) kelimesinden türemiştir. Dalgalanma, birçok kimsede yaratılan güçlü heyecan ya da birçok kimseyi ilgilendiren, etkileyen heyecan verici olay; büyük bir skandal yaratan, dudak uçuklatan anlamında kullanılır. Bir olayın şaşırtıcı, ilgi uyandırıcı unsurlar katılarak insanlara lanse edilmesi ve duygularıyla oynanmasına “sansasyon” adı verilmektedir.
Bizler de Meydan Gazetesi olarak bu sayımızda sansasyonel bir manşet hazırladık. Bu yöntemi kullandığımız için baştan öz eleştirimizi verelim vermesine ama sansasyonlara gündelik yaşantımızdan aşinayızdır.
Ana akım medya bunu zaten süreklilik haline getirmiş durumdadır. Kaygısı doğru haber yapmak yerine tıklanma sayısını ya da tirajını arttırmak olan medya organları, ardı ardına sansasyonel haber yapmayı birincil görev olarak benimsemiştir.
Sansasyonel Haberlerle Amaçlanan Nedir?
Sosyal medya, televizyon ya da gazete-dergi gibi basılı malzemeler aracılığı ile gösterilen cinayet, kaza, savaş, yolsuzluk gibi olaylar, artık yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Aynı dozdaki veya altındaki olaylara tepkiler azalmaktadır. Bu tepkisizlik, kasti olarak izleyicinin bombardımana tutulduğu aşırı olaylara zamanla alışmanın bir sonucudur. Bu, adeta bir kumar gibidir. Masadaki ana akım medyacılar, masada kalmak için artık durmadan arttırmak zorundadırlar. Bir sansasyon haberini ancak daha büyük bir sansasyon haberi aşabilir artık.
Kimi zaman sansasyonel haberler sayfa doldurmak için kullanılıyor olabilir ya da kısa bir haber abartılarak uzatılabilir. Ancak sansasyonel haberlerin çoğunluğu spekülasyon yaratmak, toplumda dikkatleri bir yöne çekmek amacıyla yapılır. Ana akım medya, mesaisinin büyük kısmında okuyucu, izleyici, takipçi profillerine detaylıca çalıştığı ve bildiği için, yapılan sansasyonel haberler sayesinde çoğu kez amaca ulaşılır. Belki, bu da bir algıyla oynama yöntemidir…
Referandum ve Seçim Sansasyonları
İstisnasız her seçim ya da referandum sürecinde benzer sansasyonel haberlerle karşılaşırız. Yasanın öngördüğünden 19 milyon fazla oy pusulası basılır bir seçimde, diğerinde mühürsüz sandıklar, sandık kurulu başkanlarının AKP’ye mühür bastırması, açık oy kullanılması, sandık kurulu başkanı tarafından evde mühürlenen sandıklar seçimlerde belgelenir. Seçmen kâğıtları sektirmeksizin her seferinde yakılır, yanlış doldurulmuş olmalarıyla gerekçelendirilir. Yakılmış oy pusulaları okul tuvaletinden çıkar.
Seçim sonuçlarını etkileyebilecek büyüklükte yığma ve bindirme seçmen olduğu belirlenir. Yığma seçmenler belediyelerin numarataj çalışmasıyla olmayan bir adres yaratıp bu adrese seçmen kaydetmeleriyle oluşturulur. Bir referandumda 28 daireli apartmana 29’uncu daire eklenir, bir diğerinde inşaat halindeki iki binada beş bin kişi yaşıyormuş gibi gösterilir.
Sandık başkanı seçmenlerin oylarına bakıp müdahale edebilmek için açık oy kullandırtır. Bir ev sahibi, daha önce evlerinde oturan ama ayrılmış kişilerin adreslerinin tekrar orası gösterilip oy kullandırıldığını fark eder. Bir seçmen, önceden kendisi yerine imza atıldığı için oy kullanamaz. Bir sandık başkanı, okuma yazma bilmeyen bir vatandaşın rızası olmadan AKP’ye mühür basar. Durumun fark edilmesi üzerine çıkan tartışma sonrası tutanak tutularak oy iptal edilir.
Aslına bakılırsa, bahsi geçen haberlerin hiçbiri yalan değildir. Bu haberleri sansasyon yapan şey, gerçek ya da yalan olması değil; haberin sunuluş şeklidir.
Haydi hepsini bir şekilde anlarız da, Ankara Sincan’daki bir seçim sandığında Melih Gökçek, geçerli 173 oydan 185 oy almayı nasıl başarır?
Referandumun Kendisi Sansasyondur!
Açıkça görülüyor ki; sansasyon olan haberlerin sadece niteliği ya da sunuluş şekli de değil, referandumun kendisidir. Referanduma sayılı gün kala, seçim hilelerinin bilgisayarlar ve seçim sisteminin yer aldığı ağ sistemleri (SEÇSİS) üzerinde müdahale şeklinde olacağı ve asıl hilelerin İl ve İlçe Seçim Kurullarında sandıklardan gelecek sayım sonuçlarının YSK sistemine kaydı sırasında olacağı, hata süsü verilerek “Hayır” oylarının sayısal değerlerinin düşürülerek “Evet” hanesine yazılacağı söylentileri, muhalefetin gündemini kaplıyor.
Fazladan basılan oy pusulalarının güvenliğinin nasıl sağlanacağı diğer bir gündem iken, İl ve İlçe Seçim Kurulları’nda kullanılmayan oy pusulalarının denetimini kimin yapacağı sorusu, referanduma inanan kesimlerin kafasında soru işareti olmayı sürdürüyor. İl ve İlçe Seçim Kurullarında siyasi parti temsilcilerine kullanılan ve kullanılmayan oy pusulalarını denetleme imkanı verilip verilmeyeceği de referandumun henüz bilinmeyenleri arasında yer alıyor.
Referandumun kendisi de -yazıda bahsi geçen haberler gibi- bir sansasyon üzerine kuruludur. Seçmen denilen ve seçim ya da referandum zamanları dışında pek de bir değeri, söz hakkı ya da görünürlüğü olmayan bireylerin, aslında tam anlamıyla neyi kapsadığını bile bilmedikleri bir şeyi oylamasıdır. “Evet” dersen bunlar, “Hayır” dersen şunlar olacak denilir. Yaklaşan referandum ele alındığında; bireyler “Başkan olup saltanatını ve hilafetini yasallaştıracak” ile “İstikrar bozulacak, ülke kaosa sürüklenecek, dini ve milli değerlerimiz ayaklar altına alınacak” arasında seçim yapmaya zorlanır. Bu telkin -esasında tehdit- cümlelerinin altı boştur, doldurulur. Referandum gündemini destekleyen başka konulardan başka sansasyonel haberlerle doldurulur.
Dedik ya, referandumun kendisi sansasyondur diye. Son beş seçimden bu yana “bu seçim çok önemli!”, “Bu seferki farklı, hayat memat meselesi!” gibi sansasyonel sloganlarla bizlerin sandığa sürüklenmesi sansasyonun kendisi değil midir?
Ne demiştik sansasyon haber için? Haberin başlığı ile içeriğinin birbirini tutmaması, içeriğin başlığın gölgesinde kalması. İşte aynen böyledir seçimin sansasyonu da, “8 Haziran sabahında güneşli günlere uyanmayı bekleyenler”, o sabahın ardından en karanlık günleri yaşamamışlar mıydı?
ŞOK ŞOK ŞOK… “Türkiye’de merak ve heyecanla beklenen referandumdan umulan çıktı mı? Seçim sonrasında sandıktan çıkacağı düşünülen “özgürlük” ve “adelet”in çıkıp çıkmadığı bilinmiyor. ŞOK! OY YOK... Sandıktan çıkması beklenilen oylar yok. Ama oy bekleyenlere bizim mütevazi bir tavsiyemiz var; sandıktan çıkan bir oyun seçmeni değil, devrimde mücadelenin kendisi ol.
Meydan Gazetesi Sayı 38, Nisan 2017