“Ne bu anlatılanlar, ne o küller içinde debelenen Ermeniler, ne dehşetin sarhoşluğunu üzerinden atamamış, gözlerinde acı ve şaşkınlık okunan çocuklar, ne de kayıplarının acısıyla kıvranan dullar… Bunların hiçbiri yetmez o cehennem günlerinde Adana’da yaşananların karanlık ve gerçek derinliğini tam olarak kavramamıza…”
Sekiz yüz bin ile bir buçuk milyon arası Ermeni katledildi 24 Nisan 1915’te. Bu tarih, devletlerin ve iktidarların tektipleştirme, asimilasyon, inkar ve imha politikalarının unutulmayacak örneklerinden bir tanesi oldu. Yine bu tarihte yüzlerce edebiyatçı, siyasetçi, sanatçı yaşadığı topraklardan çok uzaklara sürgün edildi ve birçoğu sürgünde katledildi. Kendisi de ömrü yollarda geçmiş ve sürgünde yaşamını yitirmiş bir Ermeni devrimci ve edebiyatçı olan Zabel Yaseyan da yukarıdaki sözleriyle betimliyordu Ermenilerin yaşadığı katliamlardan bir tanesini.
Sürgünlerde Geçen Bir Yaşam Zabel Yaseyan
1878’li yılların başında Üsküdar’da dünyaya gelen Ermeni kadın Zabel Yaseyan, öğrencilik yıllarında edebiyata oldukça ilgiliydi. Bu ilgisi onun daha sonraki dönemlerini de belirleyecekti.
Yaseyan’ın, yaşamının ve edebiyat anlayışının şekillenmesinde o dönemde Ermeni halkının yaşadığı zorlukların oldukça etkisi vardı. 1890’lı yıllar, yaşanan isyanlar, politik kargaşalar ve katliamlar nedeniyle Osmanlı’da yaşayan Ermeniler için oldukça zor yıllardı. Bu nedenle Yaseyan, Aralık 1895’te öğrenimine devam etmek üzere Paris’e gitti; böylece üniversiteye giden ilk Ermeni kadınlardan da bir tanesi oldu. Öğrencilik yıllarında da geçimini sağlayabilmek adına edebiyat faaliyetlerine Paris’te devam etti.
1908‘deki Jön Türk Hareketi’nin ardından İstanbul’a dönen Zabel Yesayan, birçok kimsenin aksine Meşrutiyet’e romantik bir şekilde bakmadı. Zabel, Jön Türk’lerin iktidara gelmesinin ardından hiçbir şeyin değişmediğini hatta daha da kötüye gittiğini düşünüyordu. Bu düşünceleri nedeniyle dili her geçen gün biraz daha siyasileşiyordu ve halkı açıkça devrime çağırıyordu.
Yaseyan’ın giderek siyasallaşan düşünceleri onun kadın mücadelesine yönelmesine de neden olmuştu. O kadının toplumdaki rolüne ve uğradığı adaletsizliklere gerçekçi biçimde bakmak gerektiğine inanıyor; kadınların özgürleşmesi için tüm sistemin değişmesi gerektiğini savunuyor ve bu hareketi öncelikle kendi hayatında başlatıyordu.
Nisan 1909’da Adana’da yaşanan Ermeni katliamları Yaseyan’ın Jön Türkler hakkındaki düşüncelerinde haksız olmadığını göstermişti. Olayları yerinde incelemek ve ilk elden bilgi sahibi olmak üzere Adana’ya giden siyasetçilerin ve sanatçıların arasında yer alıyordu. Burada bir süre kalan Yaseyan, gözlemlerini, yaptığı araştırmaları, şahitliklerini ve Adana’daki kurbanların anlattıklarını Averagnerun Meç yani “Yıkıntılar Arasında” ismiyle kitaplaştırarak, 1911 yılında İstanbul’da yayınladı.
24 Nisan 1915’te ise tutuklanarak sürgün edilecek Ermeni siyasetçi, edebiyatçı ve sanatçıların arasından yer alan tek kadın Zabel Yaseyan olmuştu. Katliamların ardı sıra yaşandığı bu dönemde diğerleriyle aynı sonu yaşamak istemeyen Yaseyan, Bulgaristan’a gitmek zorunda kaldı.
İki yıl sonra 1917’de Bakü’de Ermeni göçmen ve yetimlere yardım amacıyla çalışmaya başladı. Aynı yıl Joğovurti Mı Hokevarkı yani “Bir Halkın Son Nefesi” isimli romanını yayınlandı. 1918 yılında ise Ortadoğu’nun dört bir köşesine dağılmış binlerce Ermeni’ye yardım etmek için harekete geçti.
1933’te Ermenistan’a yerleşen Zabel Yaseyan, Ermeni Devlet Üniversitesi’nde Batı Ermeni Edebiyatı dersleri vermeye başladı. 1934’te Gırage Şabig yani “Ateşten Gömlek“ ve 1935’te ise Silahdari Bardeznerı yani “Silahtar Bahçeleri” isimli romanlarını yayınlandı. Zabel, 1937’de Stalin’in “Büyük Temizlik” dediği operasyonu sırasında tutuklandı ve Sibirya’ya sürgün edildi. Yaseyan, 1942-1943 yılları arasında kimilerine göre bir hapishane koğuşunda kimilerine göre de boğularak, yani “bilinemeyen bir koşulda” yaşamını yitirdi.
Zabel Yaseyan Tiyatro Sahnesinde
Yaseyan’ın baskı, sürgün gibi zorluklar ve yok edilme pahasına ısrarla sürdürdüğü mücadeleci yaşamının öyküsü birçok yazının, kitabın konusu oldu. Adı dilden dile dolaştı. Şimdi de bir Ermeni kadın olarak yaşamını mücadeleyle bütünleştiren Yaseyan’ın hikayesi tiyatro sahnesine taşındı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ithafen Zabel Yaseyan’ın yaşam öyküsü Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) tarafından sahnelendi. Kadrosu tamamen kadınlardan oluşan oyun, birçok yerde gösterildi. Oyun KHK ile işten atılan tiyatrocularla dayanışma amacıyla daha önce de oynandı. 11, 14 ve 23 Nisan tarihlerinde, saat 20:00’de Boğaziçi Üniversitesi, Demir Demirgil Tiyatro Salonu’nda gösterilecek olan Zabel oyununu izlemenizi tavsiye ederiz.
Didem Deniz Erbak
Meydan Gazetesi Sayı 38, Nisan 2017