Türkiye ve Almanya, büyük toplumsal (Türkiye halklarının en büyük diasporası Almanya’dadır) ve ekonomik ilişkileri olan (Almanya Türkiye’nin büyük ihracat ortağı ve en büyük ithalat ortaklarından biridir) çok bağlantılı iki devlet. Ama Almanya’daki Türkiyeli toplum her zamankinden daha fazla bölünmüş durumda ve Almanya artık Erdoğan’la eskiden olduğu kadar işbirliği yapmıyor. 2015 yılından bu yana çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu, Türkiye’den Almanya’ya iltica başvurusu yapan insanların sayısı hızla artıyor ve bölgedeki durum hakkında tartışma büyüyor. AB ve Almanya’nın örneğin “göçmen anlaşması” için Türkiye’ye ihtiyacı olsa da, artık “demokrasi savunucuları” olarak görünmek isteyen Erdoğan’a göz yumması mümkün değil.
Almanya’da AKP ve MHP’nin paravanı durumundaki milliyetçi ve muhafazakar örgütler Türkiye’nin desteğiyle, daha güçlü yapılanmalar oluşturdu. Buna karşın, Almanya’da Türkiyeli devrimciler ivme kazanamadı, ayrıca Alman devrimci örgütlerle de gerektiği kadar güçlerini birleştiremediler. Almanya’daki ırkçılık kısmen de olsa milliyetçi ve muhafazakar grupların elini güçlendirdi.
Bu bağlamda Erdoğan ve AKP, Almanya ve Avrupa’daki Türkiyeli toplumu, Nisan ayındaki referandumda, “milliyetçi, devletçi ve muhafazakar” saiklerle, evet oyu vermeye ikna etmek için milliyetçilik kartını oynuyor. 16 Nisan’daki referandum sonucunu belirleyecek olan, bu oylar olabilir.
Türkiye’de ve Almanya’da yaşayan anarşist ve sendikalistler olarak, milliyetçi ve etnik ayrımlara karşı her zamankinden fazla mücadele etmek zorundayız. Sınırları aşmalı, dayanışma ile derinden bağlı, güçlü örgütler ve hareketler oluşturmak zorundayız.
FAU-Özgür İşçi Sendikası
Meydan Gazetesi Sayı 38, Nisan 2017