1950’lerde diktatör Franco’nun emriyle gerçekleşen sanayileşme hamlesinden en fazla etkilenen coğrafyalardan biri de Bask’tı. Bask’ın Vitoria şehrinde, bu sanayileşme hamlesinin bir uzantısı olarak işçilerin konaklaması için kurulan ve ardından büyük işçi grevlerine sahne olmuş bir mahallenin, emlak krizinden sonra boşalması ve 2013 itibariyle bölgedeki gençlerin de girişimiyle işgal edilip eski ruhunu tekrar kazanmasını Errekaleor Bizirik kolektifiyle konuştuk.
Özyönetim, antikapitalizm, konsensusa dayalı karar alma süreçleri gibi işleyişleri kendisine ilke edinen Errekaleor Bizirik, Avrupa’nın en büyük “işgal yeri/mahallesi” olma özelliği taşıyor. Mayıs ayında gerçekleşen devlet saldırıları ve buna karşı mahallenin yaşlı-genç tüm yaşayanlarının direnişi, sadece İberya’da değil, tüm Avrupa’da büyük ilgi uyandırdı. Errekaleor Bizirik ile onbinlerce insanın katıldığı dayanışma eylemleri gerçekleştirildi.
Biz de Meydan Gazetesi olarak Errekaleor Bizirik kolektifiyle bir röportaj gerçekleştirdik.
Meydan Gazetesi: Öncelikle bize Errekaleor Bizirik’in amacı ve başlangıç sürecinden bahseder misiniz?*
Errekaleor Bizirik: Errekaleor Bizirik bir öz yönetim projesidir. Burada modern yaşamın sömürü için bizlere dayattığı yabancılaşma ve bencillik duygusunu reddediyoruz. Burada her gün yeniden ürettiğimiz şeyleri paylaşarak komünal bir yaşam oluşturuyoruz. Projemiz, bilginin, eşyanın ve yapılması gerekenlerin, sorumlulukların, paylaşılması projesidir. Bu paylaşımlar, hayatlarımızı daha iyi hale getirip, aramızdaki ilişkileri ticari olmaktan çıkarıp kardeşçe kılıyor. Bu sayede kapitalist sistemin tutarsızlıklarına ışık oluyor. Yüzyıllardan beri elimizden alınmış bu paylaşma ve dayanışma sistemini tekrar tüm yeryüzüne yaymak istiyoruz.
Bu proje Vitoria-Gasteiz Üniversitesi bağlamında başladı, 2013’te üniversiteden bir grup öğrenci, konutları işgal etmeye ve yarı boş olan mahalleyle tanışmaya karar verdi.O zamanda mahallenin yıkılıp burjuvalar için yeniden inşa edileceği söylentileri ortalıkta dolaşıyordu. Yine o dönemde, gayrimenkul balonu patladı, büyük bir emlak krizi açığa çıktı ve bu yüzden yıkım sürecinin uzamasıyla beraber, geriye terk edilmiş bir mahalle kaldı. Mahalle işgaline gelen ilk grup, hala orada yaşayan bazı mahalle sakinlerinin de isteğiyle ilk evleri işgal etmeye başladı ve ardından yaşam, yavaş yavaş yeniden kazanılmaya başlandı.
Avrupa genelinde en büyük işgal yerlerinden birisi olduğunuzu biliyoruz, bize işleyişten bahseder misiniz? Örneğin komün yaşamı nasıl yaşanıyor? Bununla birlikte ekonominin işleyişi nasıl gerçekleşiyor? Mesela tarlanız ve çiftliğiniz ihtiyaçları karşılayabiliyor mu?
Bu proje, özellikle bazı hatlarda derinleşiyor. Tüm bir mahalle düşünüldüğünde içerdiği birçok olanak var. Konutların dışında ise etrafı toprakla çevrili birçok ortak alan var. Bu yüzden, derinleşen hatlarımızdan birisi gıda bağımsızlığı, 30 dönüm tarla, bir kümes, ekmek fırını ve başka yiyecek ürünlerimiz var. Öte yandan, faşist Franco rejiminin 1975’e kadar süren diktatörlüğünde, yasaklı olan birçok dilden biri olan Euskara (Bask dili)’nın kullanımının yeniden iyileşmesi için öncelik sağlanıyor. Bunun için ise bedava dil dersleri veriyoruz. Başka bir çalışma ise, bir grup kadının mahallede canlandırdığı kadın mücadelesi kültürüdür. Özgür kültürlere dair her şeyi paylaşıyoruz. Bunlara bağlı olarak, yerel müzik stüdyosu, konser mekanı, basımevi, kütüphane, sinema salonu vb. yerlerimiz var.
Bütün ürettiklerimiz ihtiyaçlarımız doğrultusunda ve ürünlerimiz depoya toplandıktan sonra herkes istediği kadarını depodan alabiliyor. Burada ortak olan bir ekonomik yapımız var. Şu anda mahallede o kadar çok çocuk yok, ama yeni yeni çocuk sayısı artıyor. Öğrenim üzerinde ilerleyen zamanlarda derinleşmeye gidip kolektif olarak bu meseleye ilişkin yapacaklarımızı konuşacağız.
Öğrendiğimiz kadarıyla mahallenin işçi mücadelesiyle tarihsel bağları var, bunları anlatır mısınız?
Genel olarak, Vitoria-Gasteiz ve Bask ülkesinin işçi mücadelesinde tarihsel olarak önemli bir yeri var bu mahallenin. Bunlardan en önemli olanı, 3 Mart 1976’da, faşist Franco rejiminin kurduğu patron sendikasının görmezden geldiği işçi haklarını talep eden ve farklı firmalarda çalışan 5000’e yakın işçinin büyük bir genel grev örgütlemesi. Eylemci işçilere faşist rejimin yolladığı polis kuvvetlerinin silahlı ve gaz bombalı saldırıları sonunda, bir kilise içinde sıkıştırılıp kalan binlerce kişi teslim olmayıp direnince, içeriye ateş açan polis 100 kişiyi yaralayıp ve 5 kişiyi de katlediyor. Bizim Errekaleaor bölgesinden de 19 yaşında Romualdo Barroso isimli bir işçi katledilenler arasında.
Mahallenin dışındaki insanların bu projeye bakış açısı nedir? Ve nasıl bir ilişki içerisindesiniz?
Büyük bir bölümün muhafazakar karakterine rağmen, mahallede ne yapmak istediğimizi hem mahallede hem de çevredeki insanlara iyi anlatabildik. Şehrin unuttuğu bu atıl alanı canlandırdık. Hem de bunu paylaşma ve dayanışma ilişkileriyle yaptık. Bu durumun yarattığı etkiyle farklı biçimlerde dayanışma göstermeye çalışıyorlar. Malzemeler temin edip birçok alanda bizi savunmaya çalışıyorlar.
Biz Errekaleor’ u yalnız, toplumun kalanından ayrı izole bir ada olarak görmüyoruz ve bu yüzden, mahalle olarak kadın mücadelesi, öğrenci hareketleri, devrimci tutsaklara özgürlük, ekoloji vb... alanlarda çalışmalar içerisinde oluyoruz. Sonuç olarak Errekaleor bizim için çok daha genel bir mücadelenin büyük bir parçasıdır.
18 Mayıs’ta büyük bir devlet baskısıyla karşılaştınız. Bu olayı anlatabilir misiniz?
Belediye tarafından yollanan çok sayıda çevik kuvvet polisinin sert bir saldırısına uğradık. Bu arada elektrik tesisat kablolarını bizden çaldılar ve şu anda elektriksiz kaldık. Bunun yanı sıra belediye mahalleyi yıkmak istediğini söylemeye başladı. 3 Haziran’da destek için çok büyük bir eylem gerçekleşti. Avrupa çapında 10.000 kişiyi ve onlarca örgütü bir araya getiren bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yolda öne çıkan traktörler ve Joaldunak’la(Bask kültüründe dansçıların yürüyüşü) birlikte, 15 koldan yüründü ve mahalle sakinlerinin havai fişek, meşale ve bayraklarıyla çatılarda yerlerini almış olduğu mahalleye girildi. Binlerce kişi mahallede saatlerce kaldı, bazıları ilk kez mekanı tanımış oldu, bu büyük dayanışmanın somutlaştığı yere herkes ulaşmış oldu. Çok farklı geçmişlere sahip aileleri, gençleri ve yaşlıları burada yanımızda gördüğümüzde, bu bize projemizin değerini ispat etti. Artık eskisinden çok daha güçlüyüz.
Başka bir şey eklemek veya okuyucularımıza bir mesaj göndermek ister misiniz?
Projemizi yaygınlaştırmak için Errekaleor’u her yerde anlatmaya çabalıyoruz. Bu çabamıza herkes destek olabilir. Ve tabii ki, Vitoria’ya gelirseniz Errekaleor’u mutlaka ziyaret etmenizi dileriz. Paylaşma ve dayanışma ilişkilerinin, dünyanın her yerinde bizim yarattığımıza benzer deneyimler oluşturması bizi mutlu eder. Kapitalist bir dünyaya karşı yapmamız gerekenin bu olduğunu düşünüyoruz. Bir de bu fırsat için Meydan Gazetesi’ne teşekkürler. Antikapitalist duygularla, tüm okurları selamlıyoruz.
Röportaj: Murat Çıkrıkçıoğlu
Meydan Gazetesi Sayı 39, Temmuz 2017