Kullan-at Kılavuz: Arabuluculuk Düzenlemesi

Sayı 41, Kasım 2017

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

12 Ekim 2017 tarihinde kabul edilen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birçok kanunda değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi ise zorunlu arabuluculuğun getirilmesi olmuştur. 25 Ekim 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanunun zorunlu arabuluculuk sistemini düzenleyen maddeleri 3 ay sonra yürürlüğe girecek olup diğer maddeler 25 Ekim tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda da arabuluculuk tarafların iradesine bırakılmışken yeni düzenlemeyle birlikte “bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması” dava şartı haline getirilmiştir. Yani arabulucuya başvurulmaması halinde davanın esası incelenmeden usulden reddine karar verilecektir. Bahse konu olan durumları daha somut hale getirirsek kıdem, ihbar, kötü niyet tazminatı ve sendikal tazminatlar, ücret, ikramiye, fazla mesai, yıllık izin ücreti, prim, genel tatil ücreti alacakları, işe iade davaları için önce arabulucuya gidilmesi artık zorunlu.

Belirtmek gerekir ki iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davaları ve sigortasız çalıştırılan veya sigortası eksik yatırılan işçilerin açtığı hizmet tespiti davaları için arabulucuya gitmekse zorunlu değil.

İşçinin haklarına darbe vuran bir önemli değişiklik de zamanaşımı konusunda yapılmıştır. Bu kanun değişikliğiyle beraber tazminatlarda 10 yıl olan zamanaşımı süresi, bu yasa ile birlikte 5 yıla indirilmiştir. Yani iş sözleşmesinden kaynaklı istenecek tazminatın 5 yıl içinde (eskiden bu süre 10 yıldı) talep edilmemesi halinde işçi alacağını alabilmek imkansız hale gelmektedir.

İşe iade talebiyle açılacak davalarda iş sözleşmesinin feshinden itibaren bir ay içinde, diğer alacak davalarında ise yeni düzenlemeye göre 5 yıl içinde yetkili arabuluculuk bürosuna veya ilgili mahkeme yazı işlerine başvuru yapılması gerekmektedir.

Arabulucunun, görevlendirmenin yapıldığı tarihten itibaren uzatma süresiyle birlikte 4 hafta içerisinde başvuruyu sonuçlandıracağı hüküm altına alınmıştır. Uyuşmazlığın arabulucuda çözümlenememesi halinde dava açılabilecektir.

Arabulucununsa gerçekte işçinin hak ettiği alacağıyla işverenin teklifi arasındaki oransızlığı engellemeye yönelik nasıl bir eylemi olacak, bunu tahmin etmek zor değil. Diyelim ki kıdem tazminatı alacağınız 18 bin lira. İşverenin bu miktara ne kadar yakın bir miktar teklif edeceği ve işçinin de hak ettiği tutarın ne olduğunu bilmesi -eğer hukuki danışmanlık almıyorsa- çoğu zaman imkânsız olacağı için işveren “meseleyi” oldukça düşük bir miktara “kapatmış” olacaktır.

Hukuki düzenlemeler nasıl olursa olsun önemli olan işçinin, işveren karşısındaki gücü olduğu için bu topraklarda oldukça asgari seviyeye çekilmeye çalışılan örgütlenme oranları da düşünüldüğünde arabuluculuğun getireceği tek şeyin, işçinin uzun yıllar yargı önünde dolaştırılmasıyla gözünün korkutulup hakkının çok daha azına razı olmasına zorlamak olacaktır.

Hükümet eğer işçinin alacaklarına bu kadar değer veriyor olsaydı işçinin zar zor hukuki yoldan giriştiği grevin “ertelenmesi” yoluna giderek işverenin elini güçlü tutmaya çalışmazdı. 3 ay öncesinde devlet başkanının söylediği sözler hala aklımızda: “Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz.” Arabuluculuk düzenlemesiyle OHAL kapsamında olmasa da OHAL’in verdiği rahatlıkla greve gitmeyen işçinin dahi geç de olsa hakkın tam olarak almasının önüne geçileceği açıktır.

Av. Gökhan Soysal

Meydan Gazetesi Sayı 41, Kasım 2017

Paylaşın