Kemal Sunal’ın Ortadirek Şaban filmindeki “Zama Zam, Zamlara Zam” sahnesini ve Şaban karakterinin o an yaşadığı sinir krizini hatırlarız. Dönemin zamlarıyla birlikte ezilenlerin yaşadığı ekonomik zorlukları ve bunun psikolojik yansımalarını aktarması açısından iyi bir örnekti bu sahne.
Günümüz Türkiye’sinde ise hali hazırda var olan yüksek vergilerin üzerine geçtiğimiz haftalarda iktidar orta vadeli programını açıklarken yeni vergi ve zam hedeflerini de ilan etti. Motorlu taşıtlar vergisi (MTV) yüzde 40 arttı, sarmalık tütünde kullanılan kâğıtlardaki vergi artışından şans oyunlarına kadar pek çok düzenlemeyi içeren “torba tasarı” da Meclis’e sunuldu. Böylece ekonomik açıdan zaten belini doğrultamayan ezilenler yeni yüklerin altına girmeye zorlanıyor ve sinir krizleri yaşamamıza neden olacak yeni yeni sömürülerin ve zorlukların kapısı ardına kadar açılıyor.
Devlet açıkladığı bu yüksek vergi oranlarına karşı seçimlere yaklaşılan bir dönemde halkın olası tepkisinin önüne geçmek istedi. Devletin olası tepkilere karşı savunması da sınır içi ve sınır dışında kalkıştığı savaşlara mali kaynak bulması üzerinden temellendirildi.
Devletin yaklaşık 2 buçuk senedir iç ve dış siyasetini önemli ölçüde belirleyen savaş/şiddet politikaları bu 2 buçuk sene boyunca çok sayıda insanın yaşamını yitirmesine neden olduğu gibi halklar arasında düşmanlığı giderek arttırdı ve yaratılan güvenlik tedirginliği ile milliyetçilik körüklendi. 1 Kasım 2015 seçimlerinde artan ve 16 Nisan 2017 referandumunda ise çok da düşmediği ortaya çıkan oy oranlarıyla bu politikaların işe yaradığını düşünen iktidar; bu algıyı ve dolayısıyla savaşı devam ettirmek istedi. Ama iktidar savaş için gerekli ekonomik kaynağın faturasını -IŞİD’in petrol havzalarından çıkarılmasının ardından -IŞİD’le kurulan ekonomik ilişki tükenince- halka ödetmek istedi.
Ekonominin tek başına yüklenemeyeceği bu savaş harcamalarını vergilerle sağlamak isteyen devlet, bu vergilerle birlikte özellikle ezilenlerin yükünü daha da arttırmış oldu. Bir savaş ekonomisi yaratmaya çalışan iktidar bu savaşlarda ezilenleri katlettiği yetmezmiş gibi ekmeğine de göz koyuyor.
Vergilerle toplanacak paranın harcanacağı yer açıklanırken de ekonominin yaşadığı olumsuzluklar ya da ekonominin hassas bir çizgide oluşu değil de “tuttu” diye düşünülen milliyetçi savaş politikaları ile uyumlu ve özellikle bu politikaları destekleyen kesimin tepkisinin önünü kesen bir sebep ortaya konmaya çalışılıyor: “savunma harcamaları”. Yani, aman güvenliğimize zeval gelmesin algısını üretmek üzerinden siyasi ve ekonomik sıkışmışlık perdelenmek isteniyor.
Devletin suni gündemlerle ya da milliyetçi-muhafazakar söylemleriyle gizlemeye çalıştığı; ekmeğimizi, özgürlüğümüzü ve yaşamımızı çalan bu politikaların sürekli devam edeceğini düşünemeyiz. Bu politikaların artışı ya da sonuçlarının ezilenlerin yaşamında daha gözle görünür bir şekilde ortaya çıkışı, aslında devletin yeni vergilerle kurguladığı “savaşa giriyoruz, haydi pamuk eller cebe” söyleminin sıkılı yumruklarımızla karşılık bulmasına neden olacaktır.
İlyas Seyrek
Meydan Gazetesi Sayı 41, Kasım 2017