Devletin toplumsal muhalefete yönelik yoğun saldırıları 15 Temmuz sonrası yeni bir boyut kazandı. Çıkarılan KHK’lar yasa yapma görevi üstlenen meclisin de üstüne çıktı ve şimdi adaletsizlikler üreten liberal hukuk düzeni de aşınıyor. Yıllarca adaletsizliklere ve siyasi sorunlara karşı mücadeleler ve gerçekleştirilen toplumsal eylemlikler sayesinde devletin liberal hukukunun boşluklarında çatlaklar yaratılmış ve bu çatlaklardan sızarak kazanımlar elde edilmişti. İşte içinde bulunduğumuz dönemde OHAL ve KHK’lar, devlete tüm bu adaletsizlikleri, mücadeleleri ve kazanımları görmezden gelerek süreci ve mücadeleyi en başa çekme imkanı verdi.
KHK’larla öncelikle toplumsal muhalefet ve ardından bütün toplum baskı altında tutulmaya ve teslim alınmaya çalışılıyor. Devletin OHAL’i dışarıdakileri tutsaklaştırmak, içerdeki tutsakları da tecrit koşullarıyla tamamen sindirmek istiyor. Tutsaklar kitap yasakları, iletişim yasağı, aile ve arkadaş görüşlerinin, avukat görüşünün, sosyal faaliyetlerin ve havalandırma hakkının kısıtlanmasına kadar pek çok tecritle karşı karşıya.
Bunlar yetmezmiş gibi devlet, geçmişteki tüm mücadeleleri yok sayarak tutsaklara yönelik Tek Tip Elbise uygulamasıyla iradelerini teslim almaya çalışıyor. Tabi bunu yaparken de KHK’lar imdadına yetişiyor.
Tek Tip Elbise, bir 15 Temmuz sanığının, mahkemeye üzerinde “Hero” (kahraman) yazılı bir tişörtle çıkması üzerine Tayyip Erdoğan’ın gündem etmesiyle gündemimize girmişti. Devletin bu konuya yönelik hazırlıkları geçtiğimiz Aralık ayınının son haftasında çıkarılan 696 sayılı KHK’yla tamamlandı. Tek tip elbise dayatması bu KHK’da “Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanlar, duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları durumunda, ceza infaz kurumu idaresince verilen giysileri giymek zorundadır” şeklinde yerini aldı. Ve elbiseler şimdiye kadar Diyarbakır Hapishanesi ve Silivri Hapishanesi’ne gönderilmiş durumda. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından hapishane dışına çıkarılacak tutsaklara tek tip dayatması başlatılacak.
Özellikle devrimci tutsakların iradelerini teslim almaya yönelik uygulanmaya başlayacak olan tek tip elbise dayatması, devletin tek tip politikalarının hapishaneleri ilgilendiren parçası oluyor. Tek din, tek dil, tek lider söylemlerinin benzeri olarak bütün topluma kendi düşüncesini ve yaşam biçimini empoze etmeye çalışan devlet, devrimcilerden net ve kararlı bir cevap alıyor. Tek Tip KHK’sına karşı coğrafyanın tüm hapishanelerindeki devrimci tutsaklar bu elbiseleri giymeyeceklerini ilan ederken dışarıda tutsak aileleri, arkadaşları, yoldaşları ve insan hakları savunucuları olarak bizler de tek tip elbise dayatmasına izin vermeyeceğimizi her alanda daha güçlü bir şekilde haykırıyoruz.
İşte bu kararlılığın bir örneği olarak, tek tip elbise dayatmasına karşı mücadele eden parti ve örgütler tarafından bu mücadeleyi daha da büyütmek ve toplumsallaştırmak için İstanbul’da “Tek Tipe Karşı Mücadele Plaformu” kuruldu. Platformun kuruluş deklarasyonu metnindeki: “Tutsaklar nezdinde tüm topluma giydirilmek istenen tek tip kıyafeti kabul etmiyor; reddediyor ve birlikte mücadele etme kararlılığına sahip olduğumuzu ilan ediyoruz. İnsanlık onurunu esas alan, farklılıkları ve özgünlükleri tehdit değil zenginlik olarak kabul eden, eşit, özgür ve barış içinde yaşamayı isteyen tüm kurum, kişi ve kesimleri bu mücadelenin bir parçası olmaya, tek tipleşmiyoruz tek tipi reddediyoruz çığlığını yükseltmeye çağırıyoruz” ifadesi süreci özetleyen bir anlatıma sahip.
Tarihsel olarak, devrimcilerin tek tip elbiseyi reddetmediği ve bu dayatmaya karşı mücadele etmediği hiç bir örnek bulunmamaktadır. Devrimci tutsaklar, verdikleri mücadeleyle de bu dayatmalara karşı kazanımlar elde etmişlerdir. İşte bu nedenle devlet bir kez daha tutsakların iradesini teslim alamayacak; içeride tutsaklar, dışarıda aileleri, arkadaşları, yoldaşları olarak bizler tek tipi elbise dayatmasını reddedecek, devletin herkesi tek tipleştirmeye çalışmasına izin vermeyeceğiz.
Abdülmelik Yalçın
Meydan Gazetesi Sayı 43, Şubat 2018