Devletlerin yaşamlarımızı gasp ettiği savaşlar, devletlerin varlığından beri sürüyor. Her gün ayak basılan, her gün uyuyup uyanılan topraklarda bitmek tükenmek bilmeyen savaş…
Toprağa göz dikmişlerin, doymak bilmeyenlerin, kana susamışların savaşı!
Savaş sebebiyle göç edip topraklarını bırakanlar, bir botla umuda yolculuk yapanlar… Eğer şans yanlarındaysa batmayacak olan bir bota binen binlerce insan var. Kimisi hiç tanımadığı 20 kişiyle binmiş, kimisi ailesiyle, kimisi ise tek başına.
Göçmenlerin yolculuğunda neredeyse her gün karaya vuran cansız bedenlerin hikayesini dinler olduk. Yaşamını yitirmeyip başka topraklara göç etmeyi başarabilmiş olanlar ise hiç tanımadıkları bu yerlerde yaşamlarını nasıl sürdüreceklerini düşünürler. İnsanları birbirinden sınırlarla ayıran, birbirinden farklı ilan eden ve o toprağın yöneticisi olduğunu iddia eden devletler yeni yeni göçmen politikaları, göçmen karşıtlığı yapmaktalar. Her bir göçmen devlet için bir kazanım ya da kayıp, belki de sadece istatistikten ibaret.
Bu yazı yazılırken sürekli değişen politikalar, yapılan yeni açıklamalar ve hepsinin ardından gelen yeni kayıplar… Devletin ve devletin körüklediği nefretin göçmenler yaşamları üzerindeki etkileri sürüyor, göçmenlerin yaşamlarını da sürükleyip götürüyor. Başını sokabilecek çadırı, yiyecek ekmeği bulan, iliklerine kadar sömürülse de bir iş bulabilen şanslı sayılıyor. Göçmenler için savaş, savaştan kaçsa bile sürüyor.
Hem göçmen hem de kadın olan biri için, şartlar çok daha zor. Çünkü savaşta alınıp satılan, tecavüz edilen ve katledilen ilk önce kadınlar… Yeni bir coğrafyada yaşamaya başlayan kadınlar bu sefer yepyeni bir savaşın tekrar bir parçası haline gelir: Erkeklik savaşı.
Savaş, canına göz dikmişlerin, bedenine susamışların savaşı!
17 Şubat günü Kayseri’de, Suriyeli göçmen Fatma El Muhammed’in cansız bedeni bulundu. Onun hakkında tek bildiğimiz, 8 ay önce Ahmet isminde bir erkekle evlendiği, hamile olduğu ve yüksek ihtimalle eşi tarafından katledildiği.
9 Temmuz 2017’de Sakarya’da Suriyeli Halaf El-Rahmun ve 10 aylık bebeğinin cansız bedenleri ormanlık alanda bulunmuştu. İki katilin tutuklanmasının ardından verdikleri ifade “Eşini de öldürecektik” oldu. Aynı fabrikada çalıştıkları Halaf’ın evine balkondan girerek önce ormanlık alana götürüp tecavüz eden katiller, ardından Halaf’ı ve bebeğini katletti. Tek bildiğimiz, eşi katledilen erkeğin “Ne olursa olsun Türkler bizim dostumuzdur.” dediği ama Suriye’ye döndüğü.
6 Kasım 2017’de bir göçmen botunun Akdeniz’de batmasının ardından 26 kadının cansız bedeni bulunmuştu, cinsel saldırıdan şüphelenilmiş olsa da tek bildiğimiz, son bir yıl içinde binlerce kadının Akdeniz üzerinden İtalya’ya seks işçisi olarak götürüldüğü.
Bildiğimiz ya da bilemediğimiz, gördüğümüz ya da göremediğimiz binlerce örnek... Göçmen kadınlar için bu bir savaş; erkeklik savaşı. Umutlarla göçülen kara parçasında erkeklerin yaşamımıza, varlığımıza kastı…
Nergis Şen
Meydan Gazetesi Sayı 44, Mart 2018