“Ölüm orucundan vazgeçirmek için hapishane yönetimi ceza ile tehdit ediyor sürekli. Ben de ‘Ölüme yatmışım, siz hangi cezadan bahsediyorsunuz?’ diyorum.”
Bu sözler, karşılaştığı baskının, tecridin, ayrımcılığın sonlanmasını, vegan beslenebilmeyi ve ameliyat olabilmeyi isteyen trans kadın tutsak Diren Coşkun’un ölüm orucuna başlamasının ardından kendisine yönelik artan baskıyı anlattığı cümlelerdi. Diren bu cümlelerle, ölüm orucuna dahi ceza vermek isteyen devletin LGBTİ’lere olan düşmanlığını tekrar gözler önüne serdi.
Diren Coşkun, Ağustos 2017’de kimlik kontrolü sırasında gözaltına alınmış, ardından “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Tekirdağ 2 No’lu Hapishanesi’nde tabutlukta kaldığı dönemde Diren, yaşadığı tüm bu sorunlar nedeniyle 25 Ocak itibariyle ölüm orucuna başladı.
Ölüm orucuna başlamasının ardından muhalif ve devrimci basın tarafından Diren’in durumu gündem edildi, kadın ve LGBTİ örgütleri için Diren’le dayanışma süreci başladı. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Kıvılcım Arat da Diren’in ölüm orucunun 13. gününde Diren’le dayanışmak için ölüm orucuna başladı.
Devletin saldırılarına karşı içerideki tutsaklarla dayanışmanın yıllardır kazanımlara yol açtığı, “dayanışma yaşatır” söyleminin gerçekliği bilindiği için Diren’in direnişiyle dayanışma örgütlendi. Farklı farklı şehirlerde destek açlık eylemleri, telgraf çekme ve basın toplantısı eylemleri yapıldı.
Diren’in ölüm orucunun 27. gününde Kıvılcım Arat, Diren Coşkun’un tedavisini, vegan beslenmesini ve ayrımcılığa uğrayıp maruz kaldığı şiddeti hapishane yönetimiyle görüştüklerini, süreci ortaklaşa yürütmek için uzlaşıya vardıklarını ve Diren Coşkun’un bu karar üzerine ölüm orucunu bir süreliğine durdurduğunu açıkladı.
“Dışarıdaki” LGBTİ bireylerin yönelimlerine hatta varoluşlarına karşı devletin ve ataerkil, homofobik algının her alanda uyguladığı baskı ve şiddetin, tutsak LGBTİ’lere daha sistematik ve daha fazla uygulandığı bir dönemde, “hapishane yönetimini uzlaşma zeminine çekmek” önemli bir kazanım olarak duruyor.
Kazanım ise Diren’in kararlı direnişinin yanında örgütlenen dayanışmanın önemini bir kez daha kanıtladı. Tutsak LGBTİ’lerin hapishanede yaşadıkları hak gaspı, istismar, taciz ve tecrite karşı verdikleri kararlı mücadeleleri nasıl bir varoluş mücadelesi ise bizim, yani “dışardakilerin” dayanışması; devletin saldırılarının, zulmünün, yürüttüğü savaşın gün geçtikçe yükseldiği bu dönemde, varoluşumuzun tek yolu olarak görünüyor.
Meydan Gazetesi Sayı 44, Mart 2018