Nash ve arkadaşları bir barda oturmaktadırlar. Arkadaşları etrafla ilgilenirken Nash elinde bulunan kâğıtlardaki matematik denklemleriyle uğraşmaktadır. O sırada kapıdan içeri çok güzel sarışın bir kadın ve onun kadar güzel olmayan dört arkadaşı girer. Bu sırada güzel sarışın kadını "tavlamaya" dair bir sohbet başlar. Arkadaşlarından biri şöyle der: “Bu size bir şey hatırlatmadı mı? Adam Smith’in kuramını hatırlayın, modern ekonominin babasının. ‘Rekabet durumunda kişisel hırslar ortak çıkarlara hizmet eder.’ Yani her koyun kendi bacağından asılır.” Konuşmalar sürerken Nash düşünmeye devam eder ve “Adam Smith’in görüşleri düzeltilmeli” der. “Eğer hepimiz sarışın kadını tavlamaya çalışırsak birbirimizin önünü keseriz ve hiçbirimiz onu elde edemeyiz. Sonra arkadaşlarını tavlamaya çalışırız ama onlar da bize yüz vermezler; çünkü kimse ikinci tercih olmaktan hoşlanmaz. Peki kimse sarışın kadını tavlamaya çalışmazsa? Birbirimizin yoluna çıkmayız ve diğer kızların da aşağılanmamasını sağlarız. Hepimizin kazanmasının tek yolu bu. Adam Smith şöyle demişti: ‘Gruptaki herkesin kendisi için en iyisini yapması gerekir.’ Doğru ama eksik. Çünkü en iyi sonucu almak için gruptaki herkes hem kendi hem de diğerleri için en iyisini yapmalı!”
Bu sahne John Nash’in hayat hikayesinin anlatıldığı Akıl Oyunları filminde, Nash’e Nobel Ekonomi Ödülünü kazandıracak olan Nash Denkliği teorisinin ilham sahnesi olarak kurgulanmıştır. Sahnenin kadın erkek ilişkilerine ilişkin sıkıntılı bir bakışın temsili olduğu aşikar. Öte yandan, John Nash’in gerçekten de böyle bir deneyim üstünden kendi teorisini oluşturmasının gerçek mi, yoksa Hollywood kurgusu mu olduğu net değil. Ancak denklik, bir matematik kuramı olmasının yanı sıra ekonomide yeni bir yaklaşımın öncülü rolündedir. Nash denkliği “tutsak ikilemi”nin genişletilmiş halidir.
Tutsak İkilemi Nedir?
Tutsak ikilemi, bireyin tercihlerindeki işbirliği eğilimini gösteren bir strateji oyunudur. Bu ikileme göre; bir suç çetesinin iki üyesi tutuklanarak hapsedilmiştir. Her bir tutuklu diğeriyle iletişim kurma olanağına sahip olmaksızın, tecrit edilmiş durumdadır. Savcılar tutukluları tutsak etmek için yeterli delile sahip değillerdir. Her iki tutuklu da bir yıldan az bir ceza ile kurtulmayı ummaktadır. Aynı zamanda savcılar her bir tutsağa bir pazarlık önermektedir. Her bir tutsağa ya diğerinin suç işlemiş olduğuna dair tanıklık ederek diğerine ihanet etmesi ya da sessiz kalarak diğeriyle işbirliği yapma fırsatı verilir. Sunulan seçenekler ve sonuçları şöyledir:
A ve B’nin ikisi de inkar ederse ikisi de yalnız birer yıl tutsak edilecektir.
A ve B karşılıklı olarak itiraf ederlerse ikisi de ikişer yıl tutsak edilecektir.
A itiraf eder B sessiz kalırsa A serbest bırakılır, B 3 yıl tutsak edilecektir.
A sessiz kalır, B itiraf ederse A 3 yıl tutsak edilecektir, B serbest bırakılır.
Bu ikilem, ilk olarak 1950’lerde California’daki RAND kuruluşundan Merril Flood ve Melvin Drescher tarafından bir oyun olarak biçimlendirildi. Birkaç ay sonra, Albert Tucker tarafından ilk defa tutsaklara dair bir anektod olarak farklı bir biçimde ifade edildi.
Bu teste/oyuna tabi tutulanların seçimleri, o zamana kadar iddia edilen ekonomi yaklaşımını alt üst etti. Çünkü söz konusu birey sadece kendi çıkarını değil, kendisiyle aynı suçlamaya tabi tutulan bireyin tercihini ve yapmış olduğu tercihin diğer bireye etkisini de düşünerek hamle yapıyordu. Sadece kendi çıkarının dışında başka bir tercihe yöneliyordu; işbirliği.
Klasik Ekonomide Değişen Algı
“Yaşlı adamın içinde bulunduğu berbat durumu düşününce acı çekiyordum; ve şimdi benim sadakam onu biraz olsun avutuyor ve bana da huzur veriyor.” Thomas Hobbes, neden bir dilenciye altı peni verdiğini açıklıyor. (Erdemin Kökenleri’nden-Matt Ridley)
1970’lerin sonuna gelindiğinde tutsak ikilemi, ekonomistlerin “bireysel çıkar” saplantılarına dair yanlış olan her şeyi simgeliyordu. Hobbesçu yaklaşıma göre, Adam Smith’in de söylediği gibi, birey kararını her zaman kendi çıkarı doğrultusunda vermeliydi. Bireyin kendi çıkarına göre davranması akılcı olduğu halde, iddia edilenin aksine, neden işbirliğine yönelmişti?
Bu sorunun cevabının, aynı zamanda tutsak ikileminin değiştirdiği şuydu: A şirketi piyasada elde etmek istediği karı hesaplarken rakip firmayı da düşünmeliydi. Eğer A şirketi B şirketi ile aynı ürünü üretiyorsa ve piyasaya sunacağı ürünün fiyatında artış yapacaksa B şirketinin fiyat artışı yapıp yapmayacağını düşünmek durumundaydı. Yani Coca Cola ve Pepsi istedikleri karı elde edebilmek için pazarı bölüşmeli, işbirliğine yönelmeliydi. Liberal ekonomistler bu durumu, insan davranışlarının sadece Hobbescu bir bakış açısıyla açıklanamayacağı yönünde temellendirdiler.
İşbirliği
“Şurası kesin ki, birlikte yaşayan hayvanlarda, toplumsal olmayan yetişkin hayvanların hissetmediği bir duygu vardır; yardımlaşma.” Darwin
Antik Yunan’da Sokrates’le başlayan toplum içinde insan davranışlarının ahlaki eylemi, çağlar boyunca felsefenin ana temalarından biri olmakla birlikte; ekonomi, psikoloji, sosyal bilimler gibi pek çok disiplinin de konusu olmuştur.
Bireyin yalnızca kendi çıkarını düşündüğü savı Hobbes’la birlikte bu farklı disiplinlerde de savunulmuş; bir yandan insanın doğasında diğerlerini alt etmek, rekabet etmek gibi kapitalizmin üzerinden yükseldiği değerleri, öte yandan da böyle bir durumda insanları birbirinden koruyacak devlet mekanizmasını yüceltmiştir.
Toplumsal düzenin ve bireyler arasındaki uyumun, bireylerin yalnızca kendi çıkarlarını savundukları bir “ben merkezcil” davranış eğiliminden daha baskın olduğu görüşü sadece liberal düşünceyi değiştirmemiş; kapitalist mantığın farklı bir versiyonunun olabileceği gibi bir yanılsamaya yol açmıştır.
Liberal ekonominin henüz 50-60 yıldır dillendirmeye başladığı “işbirliği” sadece insanın değil, tüm toplumsal canlıların eğilimidir. İnsanlar arasındaki bu ilişki doğadaki karşılıklı yardımlaşma ilkesinden gelir. Ekonomide “oyun kuramı”, “tutsak ikilemi” gibi yeni teorilerle, canlılar arasındaki bu ilişki liberal düşüncenin bir parçası gibi gösterilmeye çalışılsa da, toplumsal dayanışma ve karşılık yardımlaşma yüzyıllardır anarşist düşüncenin üzerinden düşüncelerini şekillendirdiği değer, ilke ve eğilimdir.
Sürekli rekabet ve bireyin çıkarını maksimize etmek gibi, insan doğasında olduğu iddia edilen insan davranışları, kapitalist bir ekonominin kendisinde bile işlememektedir ki karşılıklı yardımlaşma ilkesi liberalize ediliyor. Karşılıklı yardımlaşma ilkesi, kapitalizmin “iş”birliği yalanını teorize etmek için oluşturulmuş bir ilke değildir. Kapitalizmin ve devletin varlığının insan doğasına aykırılığını temellendirir. Toplumsal dayanışmanın, yaşamın sürdürülebilmesinin kaçınılmaz bir unsuru olduğunun savunulmasıdır.
Oyun teorisiyle, kapitalist ekonomiyi anlamak için oluşturulmuş bu popüler denkliğe bir de buradan bakmakta yarar var. Kropotkin’in “Tüm hayvan topluluklarında dayanışma, burjuvaların bizi iyice aptallaştırmak için her türlü nakarat biçiminde erdemini övdükleri yaşam mücadelesiyle karşılaştırılamayacak kadar önemli bir doğa yasasıdır.” sözünü, liberaller bile kabul etmişe benziyor.
Ece Uzun
Meydan Gazetesi Sayı 46, Ekim 2018