18 Eylül 2013’te Altın Şafak milis çetesinin Atina’da gerçekleştirdiği saldırılar, anti faşist rapçi Pavlos Fyssas’ın faşist G. Roupakias tarafından kalbinden bıçaklanarak katledilmesi ile sonuçlandı. Bu saldırı Altın Şafak’ın anarşistlere, sola, sendikalistlere, göçmenlere, kolektif mekanlara ve işgal evlerine yaptığı sayısız saldırıdan biriydi. Devletin politikalarını, medyanın propagandasını harfiyen takip eden ve sermayenin çıkarlarını gözeten faşistler ezilenlere ve devletin özellikle hedef gösterdiği devrimci hareketlere açık bir şekilde saldırıyor.
Fyssas’ın katledilmesinden 7 yıl sonra Altın Şafak Davası ancak 7 Ekim’de sonuçlandı, suçlanan faşistlerin çoğu yıllardır ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyor. Bu davanın ana konusu, toplumsal ve sınıfsal direnişi bastırmak için toplumda terör estiren, bu terörün baş planlayıcısı ve azmettiricisi olan faşist-paramiliter saldırılar gerçekleştiren nazi çetelerini ve devleti aklamaktır. Bu doğrultuda avukatın teklifi (A. Oikonomou) faşist saldırıları ayrı davalara çevirmeye yönelmek ve aynı zamanda bütün Altın Şafak organizasyonundan ayırmak. Doğruyu söylemek gerekirse avukat, kanlı eylemlere yol açan Altın Şafak’ın kriminal ve paramiliter doğasını anlamıyor ve Altın Şafak liderliğine hafif suçlamalarda bulunmaya hazırlanıyor.
7 yıl boyunca, devletin “demokratik normalin” tek garantörü olarak belirlediği ve nazi eylemlerini temizlemek için hem sokaktaki paramiliter neonazi eylemlerini hem de “kurumsal antifaşizmi” içeren iki radikal uç teorisini kurmaya çalışması; karşısında cesur, kararlı ve kalıcı anti faşist eylemleri buldu. Sayısız kitlesel anti faşist eylemlilik, faşistlerin yükselmesine, saldırılarına karşı gerçek bir bariyer oluşturdu ve kamusal alanda geri çekilmelerini sağladı. Bu eylemlilikler içerisinde şunları sayabiliriz: P. Fyssas ve S. Luqman’ın ölümünün ardından gerçekleşen anmalar ve anti faşist eylemler, Altın Şafak davası boyunca süren hareketli gösteriler, antifaşist eylemliliklerin çevresinde gerçekleşen günlük mücadeleler; milliyetçiliğe, tahammülsüzlüğe ve savaşa karşı enternasyonalist dayanışma barikatları...
Fyssas’ın ölümünden 7 yıl sonra, Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışının yanında hala devletin ve sermayenin topluma karşı yoğunlaştırılmış saldırılarıyla yüzleşiyoruz. Toplumsal varlıkların yağmalanmasının bir sonraki adımları şunlardır: Emeğin değerinin düşmesi, toplumsal güvencenin ortadan kalkması, özelleştirmenin devamı, eğitim sisteminin yeniden yapılandırması ve sendikalist mücadelenin kriminalize edilmesi. Olağanüstü halin normalleştirilmesinden; toplumsal, sınıfsal hareketleri ve özellikle anarşist/anti otoriter, rejim karşıtlarının bastırılmasından; işgal evleri tahliyelerinden; alanların polisler tarafından işgal edilmesinden; mitinglerin yasaklanmasına ve mücadele eden insanlara karşı kullanılan toplumsal olaylara müdahale envanterinin geliştirilmesine varıncaya kadar türlü yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Göçmenlere karşı genişleyen savaştan, onların şeytanlaştırılmaya çalışılmasından ve kamusal alandan dışlanmalarından toplama kamplarına hapsedilmelerine; doğanın yağmalanmasına; dağların, nehirlerin, göllerin, denizlerin ve ormanların kâr adına talanına ve kapitalist makinelerin insan ve doğa üzerindeki tahakkümüne varıncaya kadar farklı yöntemlerle gerçekleştirildi.
Devletin baskısı onun bugünkü politikasının temel bileşenidir. Bu savaş ilanı, mücadele eden bütün insanlara karşıdır ve Yunanistan Devleti’nin on yıllardır devam eden teslimiyet dayatmasının, toplumsal ve sınıfsal direnişin zaptedilmesinin sistematik girişiminin bir parçasıdır. Ve bu girişim geçen yıllar boyunca kitlesel eylemlilikler, isyanlar, mücadeleler tarafından engellenmiştir.
Devlete ve kapitalist gaddarlığa, gücümüz olan dayanışmayla karşılık verelim. Toplumsal ve sınıfsal dayanışmayı yeniden canlandıralım. Devlet ve sermaye tarafından ortaya çıkarılan ve beslenilen savaşa, milliyetçiliğe ve faşizme karşı verilecek tek gerçek cevap toplumsal ve sınıfsal örgütlülüktür. Gelin, sistemin sömürüye ve baskıya karşı bir iyileştirme sunacağı hayaline kapılmayarak ve herhangi bir hükümetin faşizme karşı gerçek bir engel inşa edeceği fikrine inanmayarak enternasyonalizm ve dayanışmayla, ezilenlerle beraber mücadele edelim. Eşit, adaletli, dayanışma içinde olan bir toplum yaratmak için yerel güçler ve göçmenler, işçiler ve öğrenciler; gelin, beraber mücadele verelim.
Pavlos Fyssas’ın 18 Eylül 2013’te Atina Keratsini’deki katledilişini unutmuyoruz.
S. Luqman’ın Al Grigoropoulos’un, Zak Kostopoulos’un ve P. Zifle’nin katledildiğini unutmuyoruz.
Göçmenlere, işgal evcilere karşı, kolektif alanlara, anarşistlere ve anti faşistlere karşı yapılan sayısız kanlı saldırıları unutmuyoruz.
Çeviri: Rıdvan Gezegen
Meydan Gazetesi Sayı 54, Ekim 2020