Dizi sektöründe yıllardır süregelen süre uzunluğu, kısa zamanda en iyi iş, maaş ödemelerinin zamanında yapılmaması ve taciz başlıca sorunlar arasında yer almakta. Halihazırda bu sorunlar yaşanıyorken Covid-19 salgınıyla birlikte çalışma koşullarının daha da zorlaşmış olduğunu belirtmek gerekir. Birçok çalışma alanının ara vermeden üretime devam ettiği gibi film/dizi sektörünün de kısmi aralar dışında üretime devam ettiği bilinmekte. Yeterli güvenliğin, tedbirin sağlanmadığı bu çalışma alanında, kameranın ardında kalan işçiler ve kısa süreli çalıştırılan oyuncular için şartların daha zorlayıcı olduğunu belirtmek gerekir.
Ortadoğu, Balkanlar ve Güney Amerika’ya açılmasıyla dizi ihracatının gelir sağlama bağlamında devlet ve patronların elini güçlendirmesinden dolayı vazgeçilemez olduğunu gösteriyor. Diğer bir yandan ise bu ihracatın dizi turizmi tanımı ile yeni bir ticari alan yaratmış olması, devletin masrafsız kültürel tanıtım yapmak konusunda elini rahatlatmış olduğu bilinmektedir. Dizi setlerinde çalışan işçilere sanki dünya çapında bir salgın yaşanmıyormuşcasına daha fazla çalışma dayatılıyor ve buna rağmen ödemeler aksatılıyor. Bu tam da patronların hızlı tüketim olarak adlandırılan haftalık dizi yayınları uğruna işçileri tüketmesi ve sömürmesi anlamına geliyor.
Devletin propaganda aracı olarak ideolojik ve kültürel dayatmasında kolaylaştırıcı bir rolü olan dizi sektörü, bazen de toplumsal tepkileri bastırmak için kullanılmaktadır. Yaşanan olayların devletçi ve eril bir dille izleyiciye aktarılması tartışılması gereken başka bir konudur. Bu konudaki asıl unsurun ise devletin çıkarlarını gözeten, eril düşünümün zıttını düşünmeden yayınlanan seyirliğin denetiminin yine devletin elinde olmasıdır. Böylelikle neyin ne kadar propaganda veya halk tepkisini bastırmak için kullanılacağı kontrol altına alınmış oluyor. Bu yönüyle televizyon dizi sektörü hem beyni meşgul etmek hem kendi gibi ideolojik düşünceyi yaratmakta oldukça elverişli bir mekanizma haline gelmiştir.
Bütün bunların toplamında televizyon dizi sektörünün, kaybedilecek canlara rağmen, devletin ve patronların her zaman zararsız ayrıldıkları bir oyun olduğunu söylemek yanlış olmaz. Değinmeye çalıştığımız bu sebepler bütününden yola çıkarsak devletin, diğer çalışma alanlarında olduğu gibi, bu alanda da kendi yararına olacak üretimi sürdürebilmek için ayrıcalıklar sağlaması tuhaf karşılanmamalıdır. Böylelikle sömürünün her türlüsünü mübah sayan devlet geleneği hız kesmeden yoluna devam ediyor.
Ahmet Soykarcı
Meydan Gazetesi Sayı 54, Ekim 2020