Yaşadıkları yeri, ailelerini, kültürlerini, geçmişlerini bırakıp daha iyi bir yaşam hayalinin peşinden yollara düşüyor göçmen işçiler. Bilmedikleri, tanımadıkları insanlar arasında, kimi zaman hiç bilmedikleri bir dilin konuşulduğu bir yerde çalışmaya mecbur kalmış bu insanlar, kaçak yollarla giriş yaptıkları ülkelerde girdikleri bütün işlerde patronlar tarafından yok sayılıyor, kölece koşullarda çalıştırılmaya zorlanıyor, tehdit ediliyor.
Gürcistan’dan Türkiye’ye çalışmak için gelmiş, Zeynep B. de bu göçmen işçilerden biri. Zeynep B. 41 yaşında ve bir otelde temizlik işçisi olarak çalışıyor. Meydan Gazetesi olarak Zeynep B. ile göçmen işçilerin çalışma koşullarına, onları göç etmeye zorlayan sosyal, ekonomik koşullara ve yaşadıkları yerden çok uzakta yaşadıkları bu sorunlara nasıl karşı durduklarına ilişkin bir röportaj gerçekleştirdik.
Merve Arkun: Merhaba. Öncelikle Türkiye’de çalışmaya hangi koşullarda karar verdiğinizden kısaca bahseder misiniz? Ne zaman göç ettiniz? Göç etmeden önce hangi meslekle uğraşıyordunuz?
Zeynep B: Merhaba. Ben 2004 yılında Gürcistan’dan göç ederek geldim Türkiye’ye. Gürcistan’da ekonomik koşullar çok kötüydü. Saakaşvili iktidara geldikten sonra, yaşam çok zorlaştı. Ben göç etmeden önce, Gürcistan’da çocuk doktorluğu yapıyordum ve ayda yaklaşık 300 lira kazanıyordum. Kazandığım parayla yaşayabilmem çok zordu, o yüzden göç etmek zorunda kaldım. Vize problemi olmadığı için de en kolay göç edebileceğim yer Türkiye olduğundan, buraya geldim.
M.A: Türkiye’ye göç ettiğinizden bu yana, hangi işlerde çalıştınız? Çalıştığınız işlerde nasıl problemlerle karşılaştınız?
Z.B: Hem Gürcistan da hem de Türkiye’de çalışan bir ajans şirketi vardı. Ben Türkiye’ye göç ettiğimde o şirkete gittim ve onlardan bana iş bulmalarını istedim. Şirketin benim için ilk bulduğu iş, temizlik ve bakıcılık işi oldu. Bir avukatın evine hem temizliğe gidiyor hem de onun çocuklarına bakıyordum. Bu işten 300 dolar kazanıyordum ama ilk ay şirket maaşımın yarısını komisyon olarak aldı. Bu tarz şirketler, komisyonla çalışıyor. Bulduğu işin karşılığında çalışanın aldığı ilk maaşın bir kısmını komisyon olarak kesiyor. Bu işte üç ay çalıştım ama üç ay boyunca hiç izin kullanamadım. Sonra ev sahipleri komşularının işe aldığı Ukraynalı bir çalışanı görünce, benden de, onun gibi, iş için her gün aynı kıyafeti giymemi, makyaj yapmamı istediler. Ben de rahatsız olup şirketi aradım; bana oradan ayrılabileceğimi, istersem başka bir iş bulabileceklerini söylediler. Sonra başka bir işe girdim, yine ev işiydi. Oradan da 400 lira kazanacaktım ama şirket yine komisyon aldı ilk maaşımdan. Ardından farklı yerlerde de, ama genelde ev işlerinde, çalıştım. Bir süre sonra, yaklaşık üç ay boyunca işsiz kaldım. Son çalıştığım işlerden birisiyse, çalıştığım en kötü işti. Silivri’de, bir ilaç fabrikası patronunun evinde çalıştım. Ama çalıştığım yerde ne sıcak su kullanabiliyordum ne de doğru düzgün yemek yiyebiliyordum. Bana orada her gün aynı yemeği verdiler: Pilav ve zeytin. Bu işe sadece bir ay dayanabildim. Bir ayın sonunda ayrılacağımı söyledim. Bana verecekleri maaşı da reddettim ve o parayı benden sonra işe alacakları kişi için yemek, doğal gaz ve su parası olarak ayırmalarını söyleyerek işi bıraktım. Göç etiğimden bu yana çoğunlukla ev işlerinde çalıştım ve bu göçmen olduğumdan benim için daha da zordu. Patronlar çok kötüydü. Yabancı olduğum için bana hiçbir şey bilmiyormuşum gibi davranıyorlardı. Mesela çalıştığım bir yerde evin sahibi bana televizyon kumandasını gösterip, onun ne olduğunu bilip bilmediğimi sormuştu. Temizlik yapıyoruz ya, hiçbir şeyden anlamıyormuşuz gibi sanki…
M.A: Siz de biliyorsunuz ki bahsettiğiniz problemler, sadece sizin yaşadığınız problemler değil. Sizin gibi Türkiye’ye göç etmiş ve benzer işlerde çalışan birçok göçmen işçi bu tarz problemlerle karşılaşıyor. Sizin çevrenizde, sizinle aynı durumda olan arkadaşlarınız ya da akrabalarınız da var mı?
Z.B: Var tabii. Kızım, ablam, kardeşim ve kocam da burada. Hepimiz buraya göç ettik, çalışabilmek için. Zaten artık Gürcistan’da sadece yaşlılar ve çocuklar kaldı. Yaşayabilmek için herkes göç etmek zorunda. Hatta bazen 15-16 yaşında çocuklar bile okul parası, kitap parası için göç ediyorlar.
M.A: Peki onlar ne iş yapıyorlar? Kızınız, kocanız, ablanız, kardeşiniz? Onlar nasıl problemlerle karşılaşıyorlar çalıştıkları işlerde?
Z.B: Ablam ve kızım da benimle aynı işi yapıyor. Onlar da oteller de çalışıyorlar. Erkek kardeşim yakın zamana kadar bir kot pantolon fabrikasında çalışıyordu. Onların çalışma koşulları çok kötüydü. Bir bodrum katında çalışıyorlardı. Patron yemek vermiyordu, çay vermiyordu. O koşullarda bir ay çalışabildi. Ablamın damadı da aynı yerde çalışıyordu ve o da kardeşimle birlikte işi bırakmaya karar verdi. Onlarla birlikte, iki-üç Gürcü çalışan daha işi bıraktı. Böyle olunca, patron onların paralarını vermedi; onlar da bir hafta boyunca fabrikayı terk etmediler, paralarını almak için. Sonra patron onları polise ihbar etmekle tehdit etmiş, kaçak olduklarını ihbar edip sınır dışı ettireceğini söylemiş. Bizimkiler de korkup bana geldiler, ne yapabileceklerini sormak için. Ben de patronlarını aradım dedim ki; senden önce ben polisi arayacağım ve senin kaçak işçi çalıştırdığını ihbar edeceğim, ceza alacaksın. Ben böyle deyince patron korktu, geri adım attı ve parayı vereceğini söyledi. Sonra hep birlikte fabrikaya gittik, kardeşimin ve diğerlerinin parasını aldık.
M.A: Bu çok iyi bir duruş. Patronun sizi tehdidine karşı, ona bu şekilde karşı çıkmanız ve sonunda sizin kazanmış olmanız çok güzel. Zaten göçmen işçiler böyle sorunlarla çok sık karşılaşıyorlar, değil mi? Göçmen işçilerin arasında, sizin de az önce bahsettiğiniz gibi, deneyim paylaşımının ve yardımlaşmanın önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
Z.B: Tabi ki çok önemli. Böyle durumlarla karşılaşınca korkuyor insan en başta. Çünkü göçmensin, kaçaksın ve sınır dışı edilebilirsin. Genelde en çok yaşadığımız sıkıntı paramızı alamamak oluyor. Bizim, yani göçmen işçilerin, bir sıkıntı yaşadıklarında buna karşı birlikte hareket etmeleri çok önemli. Biz böyle yapıyoruz. Ben, etrafımdaki herhangi bir göçmen, işiyle ilgili bir sıkıntı yaşadığında, ona destek oluyorum. Çünkü yeni göç etmiş olanlar hiçbir şey bilmiyor; dil bilmiyor, ne yapabileceğini bilmiyor. Bir şey bilmediğini görünce de patronlar iyice eziyor göçmen işçileri. Parasını vermiyor, pasaportunu alıyor, ihbar etmekle tehdit ediyor. Ama böyle olduğunda korkmamak gerek. Biz sınır dışı ediliriz en fazla, bir yıl sonra yeniden geri dönebiliriz. Bir bilet parası 250 dolar, onu da hep birlikte para toplayıp alıyoruz zaten böyle olunca. Ama bu durumda asıl korkması gerekenler patronlar çünkü eğer onların kaçak işçi çalıştırdıkları tespit edilirse binlerce lira ceza ödemek zorunda kalırlar.
M.A: Son olarak, eklemek istediğiniz bir şey var mı? Göçmen işçiler için söyleyeceğiniz, mutlaka dikkat edilmesi gereken herhangi bir şey?
Z.B: Kesinlikle pasaportlarını patronlarına vermesinler ve kesinlikle korkmasınlar. Çünkü nasıl onlar kaçak çalışıyorsa, patron da kaçak çalıştırıyor.
**M.A: Çok teşekkür ederiz. Umuyoruz ki bir göçmen işçi olarak paylaştığınız bu deneyimler, başka birçok göçmen işçi için de ilham verici olur. **
Meydan Gazetesi Sayı 6, Aralık 2012