Anadolu Halkları Türkülerini Yüzyıllardır Adalet İçin Söylüyor

Sayı 7, Ocak 2013

Şalvarı şaltak Osmanlı

Eğeri kaltak Osmanlı

Ekende yok biçende yok

Yiyende ortak Osmanlı

Anadolu’daki Türkmen topluluklarının bir özdeyişi olan, ama zamanla Osmanlı Devleti’nin zulüm ve adaletsizlikleri karşısında ezilenlerin diline yerleşen bu söz, dönemin mazlumlarının adalet arayışı için gerçekleştirdikleri isyanların belki de esin noktasıdır.

Adalet arayışı, bu topraklardaki toplumların, zaman içerisinde yarattıkları türkülerde de dile gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde toplanan ve halkı soyan “öşür vergisi” sistemine karşı, mazlumların öfkesini dillendiren türküler gibi.

Resmi tarihçilerin, Osmanlı İmparatorluğu’nun "duraklama ve gerileme devri" diye adlandırdığı dönemde, devletin savaş ve işgal gücü oldukça zayıflamıştı. İmparatorluğun "yükseliş devri" diye nitelenen döneminde ise, devletin temel gelir kaynağını, başka ülkelerin işgal ve istila edilmesiyle elde edilen savaş ganimetleri oluşturuyordu. Osmanlı Devleti, "duraklamaya girdiği" dönemde bu başlıca gelir kaynağından mahrum kalınca, gelirlerini yoksul halktan aldığı öşür vergisine ve zaten eskiden beri var olan bu verginin daha da ağırlaştırılmasına dayandırmaya başladı.

Öşür, her ne kadar Arapça bir kelime olarak “onda bir” anlamına gelse de, Osmanlı’nın halktan topladığı öşür vergisinin miktarı onda bir ile sınırlı kalmamıştır.

Osmanlı Devleti’nde her yıl sonu hazinenin durumu görüşülürken, gelecek yıl için hazineye kaç altın gerekli olduğu tespit edilir ve bunun üzerine padişah defterdarlara, öşür vergisinin tahsil edilmesi için ferman çıkarırdı. Defterdarlar da vergi toplama ihalesi açarak, bu işi "mültezim" adı verilen vergi toplayıcılara verirdi. Vergi toplama sırasında yoksul halka karşı yaptıkları merhametsizliklerle tanınan mültezimler, büyük bir korku ve aynı zamanda adaletsiz Osmanlı Devleti’ne karşı öfke vesilesiydi. Yanlarındaki adamlarla köylere giren “öşürcüler”, elinde avucunda verecek hiçbir şeyi kalmayan kişiyi, köy meydanında ellerindeki meşe sopalarıyla falakaya yatırırlardı.

Her defasında arttırılarak "onda birden" devletin hazinesinin ihtiyacının "onlarca katına" çıkarılan öşür vergisinin, yoksul halk için gerçek anlamı aslında budur. Resmi tarihçilerin ve okul kitaplarının, çağın en modern vergi toplama sistemi diye övgüler düzmesinin aksine öşür vergisi, mazlumlar için adalet arayışına yol açan zulümdür.

Bolu bölgesindeki Türkmen köylülerinin yaktığı “Çatal Çama” türküsü de, Anadolu yoksullarının adalet arayışı için mücadelelerinin bir örneğidir. Türkünün son iki dizesinde geçen; "Öşürcüler bizim köyden kovuldu, düşmanların dumanlara boğuldu" sözleri, Osmanlı Devleti’nin zulüm ve adaletsizlikleri karşısında isyan eden, mücadeleyi seçen ve kendi adaletini uygulayan ezilenlerin kazandığını da vurgular aynı zamanda.

19.yüzyıl ortalarında yaşamış olan Aşık Serdari’nin de “Nesini Söyleyim” türküsünde de yine öşür vergisi özelinde aynı adaletsizliklere karşı bir mücadele çağrısı vardır. Serdari, öşürcüleri "Tahsildar da çıkmış,köyleri gezer/Elinde kamçısı yoksulu ezer" diye tanımlarken, "Kısa çöp uzundan hakkın alacak/Bu düzen yıkılıp viran olacak" diyerek de mücadele edenlerin kazanacağını anlatır bizlere bu türküde.

Yüzyıllar boyunca dilden dile söylenerek bugünlere ulaşan bu türküler, bir geleneğin de sürdüğünü göstermektedir bize. Bu gelenek, ezilenlerin efendilere karşı sürdürdüğü adalet için mücadele etme, "kısa çöpün,uzun çöpten hakkın alma” geleneğidir.

Meydan Gazetesi Sayı 7, Ocak 2013

Paylaşın