Bir Devlet Kaç Yaşama Bedel?

Sayı 7, Ocak 2013

Geçen yıl bu zamanlarda duymuştuk, hatırlarsınız. Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nce düzenlenen ‘Huzur’ toplantısı, Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın’ın konuşmasıyla gündeme oturmuştu. “Genetik test yapılsın, vatana millete zararlı çocuk doğar doğmaz öldürülsün.” diyen müdürün fikri kimi kesimlerin gözlerini parlatsa da; ulu orta söylemek stratejik olarak doğru bulunmadığından müdür açığa alınmış, Erzurum 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde “sosyal sınıf farklılığı nedeniyle halkın bir kısmını alenen aşağılamak” suçundan 6 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. *

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in sonradan verdiği bilgilere göre, yine geçen yıl bu zamanlar itibariyle toplam 2824 öğrenci cezaevlerindeydi.

Devletin başka bir üst düzeyinin tabiriyle “suyun akıp yatağını bulması” gibi; devlet de potansiyel teröristlerin önünü kesmenin yolunu bulmuştu. Sağlığın, ancak yaygın hastalıklarla iyileştirilebileceği kadar akıl almaz bir önerme olan suçluların ancak cezaevlerinde ehlilleştirilebileceği yalanı, zaten yüzyıllardır toplumların beynine kazındığından, bu potansiyel teröristlerin kapatılması, suç işlemeye meyilli kimi çevreler dışında tepki çekmiyordu. İnfazlar durdu mu? Elbette hayır. Lakin bu kadar çok insanı katletmek, her devlet gibi tarihi katliamlardan ibaret olan TC’nin uluslararası imajını gölgeleyeceğinden, kapatmak daha temiz bir çözümdü, daha çok tercih edildi. Toplumun diğer kesimlerinden kapatılan yüzbinlerce kişi gibi bu 2824 öğrenci de kapatıldı, cezaevleri yetmez oldu. Suçlar yaratıldı, suçlular tespit edilip kapatıldı.

Mesela devletin ve kapitalizmin sürdürülebilirliğini sağlayan kurumlara molotof atan, kapatıldı. Sonuçta ikisi de iliğimizi kemiğimizi sömürmek değil, refah içinde yaşamamız için var(!) ve buna karşı çıkmak, tahammül edememek tabi ki cezalandırılmalıdır.

Yıllarca eğitim adı altında sistemin bilgisi beynine nakşedilen 20li yaşlardaki öğrencinin yaratıcılığı sönümlendirilir, üstüne ekonomik koşullar da eklenince makarna denildiğinde aklına en fazla domates sosu gelir. Bilginin kapatıldığı üniversiteye girmek için sınav süzgecinden geçmiş olan öğrenci, makarnalığı içselleştirdiğinden, yanında domates taşımasının terör örgütü üyeliğine delil sayılabileceğini öngöremediği için cezalandırılmalıdır.

Hakkari Emniyet Müdürlüğünün internet sitesinde bile, düzülen methiyelerin ardından “...doğa harikası bu çiçek, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nca koruma altına alınmıştır.” sözleriyle tanıtılan ters lale, bir öğrencinin üzerinden fotoğrafının çıkması üzerine, örgüt üyeliği suçlamasına delil sayıldığından öğrenci cezalandırılmalıdır. Çünkü bu çiçek terör sembolüdür aynı zamanda.

8 Mart’ta, 1 Mayıs’ta, Newrozda, 16 Mart’ta ve daha birçok günde slogan atan, ideolojik halay çeken ya da horona duran, puşi takan, marş ve şarkılarda sözünü bilmese bile ağzını kıpırdatan ve hatta bazı fotoğraflarda ağzının açık olduğu tespit edilen, yanında limon, süt, sirke, domates, yumurta, yoğurt taşıyan öğrenci cezalandırılmalıdır. Bunu, bakkala markete gitmemek için evdekilere koz olarak kullanan da, “Neden gitmedin, arkadaşların o marketi mi bombalayacaktı?” denilerek cezalandırılmalıdır.

18 Aralık 2012 tarihinde -ana akım medyanın diliyle- Başbakan’ın gelmesi bahanesiyle ODTÜ’yü savaş alanına çevirenler ve bunlarla dayanışma gösterenler elbette cezalandırılmalıdır. Geçen yıl aynı ay Roboski katliamı gerçekleştirilirken devletin kullandığı teknolojinin ürünü olan Göktürk-2’nin hayırlara vesile olmasına karşı çıkmak, oldukça büyük bir suçtur.

Cezalandırılması gerekenler saymakla bitmeyecek sanırım. Neyse, sonuç itibariyle Başbakan ODTÜ’ye 8 TOMA, 200 zırhlı araç ve 3600 polisle girdi. Ben İÜ’ye girişte çantamdaki biber gazını vermedim diye ÖGB “Bayansın diye böyle artistlik yapıyorsun değil mi? Ah sen erkek olacaktın...” dedi, devamını anlatmayayım.

Gereği düşünüldü.

Hakim Bey, bir saniye! 8 TOMA, 200 zırhlı araç ve 3600 polis kaç tane 10 liralık biber gazı eder?

O değil de, Hakim Bey bir saniye daha! Bir devlet kaç özgür yaşama bedel?

Yaz kızım, gereği düşünüldü. Cevabı sayılamayacak kadar çok olan sorular sorduğundan tutukluluk halinin devamına...

(*Bu arada, tutuksuz yargılanan kökten imhacı müdür, geçtiğimiz Haziran ayında ilk duruşmada beraat ederek bizleri şaşırmaktan kurtardı.)

Mercan Doğan

Meydan Gazetesi Sayı 7, Ocak 2013

Paylaşın