TC Cumhurbaşakanı Abdullah Gül’ün, ABD Başkanı Obama’nın, Eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın, Ünlü futbolcu Lionel Messi’nin gömleklerini diken ISMACO işçisi kadınlar, artık dikiş tutmuyorlar. Çünkü sendikalı oldukları için işten atıldılar ve şimdi yaşamları için direnişteler.
İstanbul’un ta bir ucuna, Tuzla Serbest Bölgesi’ne yaklaşık iki saat süren yolculuk sonunda varabildik. Bu sanayi bölgesinde çalışan, işlerinden atılmış ve direnişe başlamış işçi kadın arkadaşlarımızı ziyarete gidiyorduk. Böylesi zor bir bölgede çalışmanın ayrıca zorlukları olduğunu direniş çadırına vardığımızda da görmüş olduk.
Dünyanın en pahalı gömlek markalarından biri olan Ermengildo Zegna’ya üretim yapan, Hollanda menşeili şirket ISMACO, 18 Aralık’ta DİSK’e bağlı Deri-İş Sendikası’na üye oldukları ve sendikal faaliyet yürüttükleri için üç işçiyi işten çıkardı. İşten çıkartılan ve ikisi kadın olan üç işçi, iki ayı aşkın süredir direniyor. Direnişlerinin 64. gününde ISMACO’dan atılan kadın işçilerle işten atılma süreçlerini ve direnişlerini konuştuk.
Meydan: Merhaba. Öncelikle işten nasıl çıkarıldığınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Fikriye Akgül: Ben çok küçük yaştan itibaren çalışıyorum, 12 yaşımda başladım çalışmaya. Bu fabrikada çalışırken bize dikeceğimiz gömleğin kime ait olduğuna, fiyatının ne kadar olduğuna, kaç sipariş verildiğine ilişkin kâğıtlar veriliyordu. O kâğıtlara baktığımda diktiğim gömleğin fiyatının, neredeyse maaşımın iki ya da üç katı olduğunu gördüm ve bu durumdan çok rahatsız oldum. Zaten çalışma şartlarımız da kötüydü. İşte böyle bir süreçte sendikaya üye olup sendikal faaliyet yürütmeye başladım.
Beni işten çıkarttıkları gün, öğle paydosundan önce bana ekstra iş verdiler, yetiştirilmesi gerekiyor dediler. Ben de tüm öğle paydosu boyunca o işi yetiştirmeye çalıştım. İşi bitirdiğimde şef beni çağırdı. Fabrikanın avukatı ve insan kaynakları müdürü performans yetersizliğinden dolayı beni işten çıkardıklarını söylediler. Ben de onlara sırtıma ellemelerini, sırtımdaki tere bakmalarını söyleyip bunun nasıl bir performans yetersizliği olduğunu sordum ama beni dinlemediler. Kadın şeflerden biri beni eşyalarımı toplamam için götürdü, yemekten dönenler beni görmesin diye acele ettiler, apar topar fabrikadan çıkarıldım.
Öznur Fazlıoğlu: Beni de aynı Fikriye gibi alelacele çıkardılar fabrikadan. Benden sonra da Cengiz’i. (Cengiz direnişteki üçüncü işçi) Cengiz’i de işbaşı yaptıktan beş dakika sonra çağırıp işten çıkarmışlar. İş saati başladığı için o çıkarken diğer çalışanlara “direnişimiz başlıyor” diye bağırmış. Hatta Cengiz’i konuşmaya çağırdıklarında, o sendikalı olduğumuzu söylemiş. Fabrikanın avukatı da insan kaynakları müdürüne “artık örgütlenmişler, yapabilecek bir şeyimiz yok” demiş. Aslında o gün daha çok işçi çıkarılacaktı, ama sendikalı olma sebebiyle çıkarıldığımızı söylediğimiz için çıkışlar durduruldu.
Meydan: Peki daha sonra neler yaşandı? Direniş çadırınızı niçin Serbest Bölge dışına kurmak zorunda kaldınız?
F.A: Serbest Bölge’ye girişimiz engellendi çünkü. Neden engelliyorsunuz dediğimizde, ISMACO sizinle ilgili özel bir yasak çıkarmış, giremezsiniz dediler. Mağduruz, gidip orada kendimizi ifade edeceğiz dedik ama giremezsiniz dediler. Birkaç gün didiştik burada. İçeriye girmek için zorladık ama sanki güvenlik amirleri, ISMACO’nun özel güvenliği. Örneğin arkadaşım iş bulma kurumundan iş arama kâğıdı çıkardı bölgeye girmek için, ama buna rağmen izin vermediler. Size özel bu yasak kalkmadığı sürece, siz bu bölgeye giremezsiniz, iş arayamazsınız dediler. Biz de en son çadırımızı buraya kurduk. Biz çadırı ilk kurduğumuzda güvenliğin bize karşı tavırları o kadar kabaydı ki. Kadın olarak karşılarında görünce korkutabileceklerini, sindirebileceklerini zannediyorlar. Bense çok sinirlendiğimde bağırıp çağırıyordum, bir kadının öyle davranabileceğini düşünmüyorlar.
Ö.F: Fabrika serbest bölgenin içinde. Bizi buraya iterek işçi arkadaşlarımızla aramızdaki bağı koparıp, bizi suçlu göstermeye çalışıyorlar. “Bakın gördünüz mü içeri giremediler” diye içeride çok konuşmuşlar. “Orda kaldılar, bir şey yapamayacaklar” demişler. Oysaki biz üç gün fabrikanın önüne gittiğimizde arkadaşlarımız fabrikanın camlarına gelip, bize el sallayıp destek verirlerdi. Orda kalmış olsaydık eğer, bu süreç daha hızlı ilerlerdi zaten. Ama buraya gelmiş olmamız onların moralini bozdu. Şimdi arkadaşlarımızla iletişimimiz şurada birkaç saniye; onlar servisle geçerken biz dövizlerimizi kaldırıyoruz, okuyabilenler okuyor. Ancak bu şekilde iletişim kurabiliyoruz.
Meydan: Sizin dışınızda bir kadın daha işten çıkarılmış. O da sizinle birlikte mi işten çıkarıldı?
Ö.F: O arkadaşımız bizden bir ay sonra işten atıldı. Bu arkadaşımızın 1,5 yıldır mobbing davası sürüyordu. İnanılmaz baskılara maruz kalmıştı. Fabrika da zaten mobbing var. Eğer sen müdüre ya da şefe yakın davranmazsan, ona zıt davranırsan sana iş veriliş şekli bile değişiyor. İşi önüne atarlardı mesela, “al şunu yap” derlerdi. Nereye gittiğini takip ederlerdi. Zaten fabrikanın her yerinde de kameralar var, tuvaletlerde, üretimhanelerde, devamlı gözetim altındasın. Bu kadın arkadaşımıza erkek şeflerden biri yakınlık gösterdi. Arkadaşımız da reddedince çok baskı gördü ve bölümünü değiştirmek istedi. Bir üst şefe gidip olanları anlattı, bölümü değiştirildi ama sonra tüm şefler o arkadaşımıza kafayı taktı. Arkadaşımız hastalanıp rapor aldı, ama ustabaşı onu tehdit etti, raporluyken kendine başka bir iş bul dedi. O bunlara rağmen raporu bitince geri döndü, bölümünü değiştirdi, finish bölümüne geçti. Orada 1.5 sene kadar çalıştı ama hep gözetim altında kaldı. Sonra suç duyurusunda bulundu, mobbing davası açtı.
Biz sendikaya üye olunca, o arkadaşımız da üye oldu. Sonra içeriden iki işçiye arkadaşımız hakkında dilekçe yazdırdılar ve onu işten çıkardılar. Şimdi işsizlik maaşından da yararlanamıyor, çünkü iş kanunun 25. maddesini gerekçe göstererek çıkardılar. O da ilk bir ay geldi ama şimdi gelemiyor çadıra.
F.A: Şimdi bizim işe iade davalarımız açıldı, o arkadaşımızın da mobbing ve işe iade davası sürüyor.
Meydan: Fabrika yönetimi, sendika ile görüşme gerçekleştirdi mi?
F.A: Biz atıldığımız gibi, fabrikanın sendikayla görüşmeleri başladı tabi. Ama içerisi burnundan kıl aldırmıyor; sendikaya sizi araştırdık, çok radikal gruplarla hareket ediyor, radikal kararlar alıyorsunuz, bu yüzden sizinle anlaşamayız demişler. İçeride sendika istenmediğine dair imza topladılar. Kabul etmeyenlerin sendikalı olduğunu tespit edip işten çıkartacaklardı. Bu yüzden biz sendika üyelerine de imza atmalarını söyledik.
Ö.F: Bu fabrika 2011 krizinde bize hiç zam yapmadı, panik yapmayın dedi, ben sizin babanızım dermiş gibi. Krizden sonra bize bir kâğıt dağıtıldı, “Ermengildo Zegna 2011 krizini 1 milyar Euro ile kapattı. Tüm çalışanlarımıza teşekkür ederiz” yazıyordu. Yüksek performans, yüksek kalite, özveri ve sadakatten dolayı bize teşekkür ettiler. Zaten aslında bu fabrika hiçbir zaman ekonomik nedenlerden dolayı işten çıkarma yapmamış, işten çıkarmaların sebebi sendikal faaliyet olmuş hep.
F.A: Biz 300-800 Euro’luk gömlekler dikerken, bir gömleğin manşetine çalışıyorduk neredeyse. Ürettiğimiz bir gömleğin fiyatına çalışıyorduk, şimdi sendikalı olarak iki gömlek istiyoruz. Bu fabrikada 400 işçi var ve günde 2000 adet üretim yapılıyor.
Ö.F: Ama işte patron bu. Şimdi içerideki arkadaşlarımızı da işten atmakla tehdit ediyorlar. Ekmeğiyle terbiye etmeye çalışıyorlar insanları.
Meydan: Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de burada olacakmışsınız.
F.A: Evet, her gün olduğu gibi 8 Mart’ta burada olacağız, Dünya Kadınlar Günü’nü direniş çadırımızda kutlayacağız. Tüm kadın arkadaşlarımızı buraya, direniş çadırımıza, 8 Mart’ı birlikte kutlamaya çağırıyoruz.
Meydan: Çok teşekkür ederiz. Kadınlar olarak verdiğiniz direnişi selamlıyor, bizler de tüm kadınları ISMACO’ya ve erkek egemen sisteme karşı 8 Mart’ta birlikte olmaya çağırıyoruz.
Meydan Gazetesi Sayı 8, Şubat 2013