Vapur iskelesinde bekliyorum, sıradan bir akşam kalabalığı. Kalabalığın içinde gözüm bir çifte takılıyor. Kadın köşede duruyor, adam kadının önünde dikilmiş, adamın kolları kafes gibi kadının iki yanında, duvara dayanmış.
Biraz sonra vapur geliyor, adam “kadınını” kanatlarının altına alıp, vapura doğru yürümeye koyuluyor.
Gördüğüm sahne aklıma takılıyor. Ne zamandır kadınlar “kanatlar altında” ?
10 milyon cadı. 10 yüzyıl boyunca 10 milyon kadın, cadı olduğu ortaya sürülerek öldürülmüş. Bu nasıl bir cinskırım? En çok kadın, aydınlanma dönemi Avrupa’sında yargılanmış cadılıktan... Avrupa’nın feodal toplum yapısı değişmiş... Zenginler daha zengin olurken, fakir daha fakirleşmiş... Açlıktan çocukları ölen kadınlar sokağa ilk çıkanlar olmuş... Acaba kadınları zayıf, narin ve kırılgan olduklarına inandırmaya çalışmaları bu yüzden mi? Sokağa çıkmalarından korktukları için mi?
Aklıma teyzem geliyor. Kuzenimi doğurduktan sonra “Cinlendi bu” demişlerdi ona da. Acaba diyorum, bu cinlerin, teyzemin kadınlığını en yoğun şekilde deneyimlediği bir döneme rastlaması bir tesadüf mü? Ortaçağ’da benim teyzem de yoksa bir cadı mıydı?
Vapurdan iniyorum... Trene biniyorum, yolum uzun, her yer tıkış tıkış. Canımdan bezmişim. Trendeki herkes gibi. Şehrin dört bir yanından kadınlar, evlerine dönüyor işyerinden. Trende iş dönüşü kokusu var. Kimi temizlikten, kimi tezgahtan bitkin. Bir kadın, yanındakine dertleniyor;
“Başım ağrıyor be”
“Ne oldu kız yine?”
“Bu sefer de ütünün buharından sinüzitim azdı. 5 saat ütü, üstüne camları da sildirdiler. Şimdi bir de eve git, aynı terane. Bi tabak yemek yok evde ya çocuklar bi yandan, Ahmet bi yandan. Valahi ayaklarım geri geri gidiyo.”
“Ah be bacım, dur hele. Cin külahtan çıkmaya görsün, sen o zaman gör turpun harmanını...”
Trenden iniyorum. Suratıma bir gülümseme yayılıyor. Muzip bile denilebilir.
Göreceksiniz turpun harmanını..
Özlem Arkun
Meydan Gazetesi Sayı 8, Şubat 2013