YALINAYAK: “Domuzları Sevmem”

Sayı 8, Şubat 2013

Domuzları sevmeyiz, mundar hayvanlardır, dinimizce de yasaklanmış zaten, insan bağırsağında büyük kurtlardan yapıyormuş, etinde olan bir virüs insanda ölümcül hastalıklara neden oluyormuş. Zaten kendi boku içinde yüzen, onu yiyen bir hayvan, bir kere temiz değil, yani doğalında tiksiniyorum, görünce sevesim gelmiyor, anneannem de “anma şu hayvanın ismini, evin bereketi kaçacak” deyip fırlatırdı terliği sırtıma. Anlamıyorum bu Avrupalıları, ne anlıyorlar şu hayvandan? Bir de yemek istemeyince küçümsüyorlar, Müslümanız lan biz, ne işimiz olur domuz etiyle. Bugün onlara özel yemek çıktı, hapishanede, Avrupa İnsan Derneği midir nedir, oradan geldiler ya. Neyse işte tutturmuşlar herkese mezhebine göre yemek… Valla içerisi bir kokuyor bir kokuyor. Bütün gardiyanlar bozulduk tabii, bizi hiç s….n yok.

Hayatımda müdürüme hiç çıkışmamıştım ama sakınmayacağız dedik sözümüzü bu sefer, ne lan iskele babası mıyız! Gittik müdüre; “Ne sanıyorsunuz siz kendinizi, kendi ülkemde, örfüme âdetime ters şeyimi yiyeceğim? Bizi buna zorlayamazsınız. Ben bir daha o tabaklardan yemek yemem, sıkıysa yedirin! Kaldırın şunları! İstemiyoruz! Yemeyeceğiz!”… diyemedim ya lan. Gerçi bize yedirmiyorlardı zaten de… Bizim yemekler de aynı mutfakta pişiyor kardeşim, ben nasıl alayım ağzıma o mutfakta pişen yemeği. Bana farklı yemek gelecek ama o tabakta az önce domuz yemiş adam, olur mu öyle şey. Bir şey diyemedik tabi, paşa paşa yedik.

Fasulye, pilav…

Fasulye pilav yedik o gün. Ondan önce de fasulye pilav yemiştik. Biz haftada dört defa fasulye pilav yeriz. Geri kalan günlerde de makarna, güveç, nohut filan yeriz. Bazen ne yediğimizi biz de bilmeyiz de, işte. Ama domuz yemeyiz, orası kesin. Yahu ben gitsem Avrupa’da hapishanede kalsam bana getirecekler mi dolma mı, böreği mi, kebabı mı? Eee.. O zaman? Burada da vermiyorlar gerçi ya. Demem o ki, bizim müdürlerde de kabahat yok, ne yapsın adamlar, her hapishaneye ayrı ziyafet çekecek değiller ya. Bunun ardı arkası kesilmez ondan sonra. Vay bana özel yemek, vay bana özel banyolar, beni evden alsın şöförler falan da filan… kesilmez abi bizim milletimiz böyle, adam da haklı.

Misal, ben dokuz haftadır izin yapamıyorum. Ama burası da dingonun ahırı değil, öyle başıboş bırakayım değil mi? Müdüre söyleyecektim bunu, ne oldu bizim izinler, diye de fırsat olmadı işte. E insan bir başına da söyleyemiyor, şimdi adam demez mi bir sen misin paşa çocuğu diye. “İzinse herkese vermek lazım, o zaman da bırakalım, iti, kopuğu, teröristi cirit atsın hapishanede”… demedi de, diyebilir yani. İzin izin diyorum da hafta sonu izni yani. Geçen söyleyecek oldum bizim çocuklara da ne yapsak dilekçe mi yazmak lazım acaba filan dedim, “hem yemek meselesini de söyleriz köpek miyiz abicim biz, yediğimiz, yemediğimiz belli değil” dedim de, Şeref abi sağ olsun "ebenin ...na gitsin o dilekçe senin" dedi. "yazalım da g..ümüzü ...sinler. Oğlum sen siyasi koğuşların oralarda gezme artık, ...na koyayım. ...tiğimin çocukları ne anlatıyorlarsa, ağzından değil ..tünden çıkıyor laflar sanki ...na koyayım, ...ktir git kendi iznini kendin iste. Ben simit getirir onu yerim, ....., ........., ......." dedi.

Tam o sırada mahkum koğuşlarında bir gürültü koptu, içeride isyan çıkmış. Hep birlikte koştuk. F tipi koğuşlarda bir bağırış, haykırış, ortalık savaş alanı gibi. Biliyorlarmış İnsan Hakları şeysi’nden birilerinin geldiğini, siyasi suçlulardan Aysel’e demişler, “senin odanda teftiş yapacaklar”, o da izin vermemiş içerisinin düzenlenmesine. Bütün koğuşlar hemen haberleşmiş, örgütlenmiş. Nasıl yapıyorlar, valla bazen imreniyorum piçlere. Lan bir biz birleşemedik şu yemek davasına, zorla domuz eti yediriyorlar, şu domuzlar inadım inat diyor, hep bir ağızdan bağırıyorlar. Dear Europeans, you do not torture indeed, but you close your eyes to the torturers.!* Ne dediklerini de sonradan öğrendim. İngilizce de biliyor pezevenkler. Lan okumuş etmiş adamlarsınız, yok haktır, hukuktur bahanesine ne uğraşıyorsunuz anarşiklikle. Bunu yapmayan adam niye yapmıyor… Bir siz misiniz akıllı? Herkes yapsa n’olacak, dedim ya önünü alamazsın bunun ondan sonra. Bunların niyeti başka… Vereceksin sopayı vereceksin sopayı. Biz de öyle yaptık zaten Avrupalılar gittikten sonra. Sopayla yapmadık ama bizim de kendi yöntemlerimiz var annadın mı? Var mı öyle üç beş kişi bir araya gelip, ortalığı velveleye verme. Madem bize domuz eti yediriyorlar, biz de yatırdık bunları çamura gördük domuzların etini. Domuz dedim midem bulandı gene. İtoğlu itler… Ondan sonra bizim hakkımız hukukumuz. Yapabiliyorsan gel bizim domuz etine karşı çık. Mutfakta o leş gibi tabaklardan nasıl yiyeceğiz biz şimdi. Offf…

*Sayın Avrupalılar! İşkenceye yapmıyorsunuz ama işkenceye göz yumuyorsunuz.

Canan Kardeş

Meydan Gazetesi Sayı 8, Şubat 2013

Paylaşın