“İster özel okul, ister devlet okulu, ister dini okul olsun, okul nedir? Mahkum için hapishane neyse, asker için kışla neyse, çocuk için de okul odur; çocuğun iradesini kırmak için her şeyin kullanıldığı, sonra da tamamen kendine yabancılaştırana kadar ezildiği, yoğrulduğu, şekillendirildiği bir yer.”
-Emma Goldman
Korona krizi öncesinde de halihazırda ev ve okulun dört duvarına sıkışmış, yalnızlaştırılmış olan bizler bu krizle beraber daha da hapsedildik. Krizin başından bu yana sistem bizi savurdukça savurdu, devlet anlaşılmaz yasaklarla kafamızı bulandırdı, eğitim sistemini aksatmamak amacıyla kendisi için bir “çözüm” olarak EBA sistemini geliştirdi. EBA’ya erişmek isterken çatıdan düşerek yaşamını yitiren Çınar Mert’in haberini aldık, internete erişemeyen, bilgisayarı/telefonu olmayan yoksul insanların sistem içerisindeki konumunun doğuştan belirlendiği gerçeğini en somut hâliyle gördük. Ve bir kez daha gördük ki krizler devlet ve kapitalizmin, baskı ve sömürünün şiddetini artırdığı anlardır. Bugün geldiğimiz noktada ise devlet yüz yüze sınavları bize zorunlu kıldı. Özellikle 8. ve 12. sınıfta okuyan, LGS/YKS sınavlarına girecek olmalarından dolayı sistem için kritik ve belirleyici sınıflarda olan ve meslek liselerinde okuyan bazı arkadaşlarımız için yüz yüze eğitimi zorunlu yaptılar.
Peki neden?
Peki neden bizlere bir not verip dersten geçirmektense okula gelmeye ve sınava girmeye zorluyorlar? Çünkü eğer herkes her dersten geçerse, görevi bizi kapitalizme entegre etmek için rekabeti, hırsı, bencilliği öğretmek ve işçi mi yoksa patron mu olacağımızı belirlemek olan eğitim sisteminin bir amacı kalmaz. Ne tür bir felaket olduğunun, yaşamlarımızın bir önemi yok. Devlet bizim sistemin çarklarının neresinde olacağımızı belirlemek için bir süzgeç görevi gören sınavları yapmak zorunda. Eğitimin amacı sisteme uyumlu köle yaratmak, yani eğitim sistemi aksarsa kapitalizm için çalışacak bireylerin yaratılma süreci de aksar. Okulları kapatmak ve eğitimin devamlılığını sağlayarak sistemin aksamasını önlemek arasında kalan devlet işte tam da böyle bir krizin içinde şimdi. Her kriz gibi bu krizin de bedelini bize ödetmek istiyorlar.
Devletin “Çözüm”leri
Ne EBA ne de online sınavlar çözüm değil. EBA, online sınavlar, normal sınavlar, uzaktan eğitim, yüz yüze eğitim… Hepsi devletin uydurması. Sorun okulun ta kendisi. Devlet kendisi için geçici çözümler üretip bunu bizim sağlığımız için yapıyormuş gibi sunabilir. Ama bizler zorla okula yollanmamızdan, fabrikada çalışmak zorunda olup evine hastalık taşıyan işçilerden, açık olan AVM’lerden, yaşamını yitiren kuryelerden ve kapitalizmin çarklarını döndürmek için çalışmak zorunda olan, hayatları eve sığmayan diğer herkesten biliyoruz ki bu “çözüm”lerin sağlığımızla alakası yok. Bu çözümler sorunun kendisi, eğitimin devam etmesi, bizlerin kapitalizme köle olarak yetiştirilmesi için bulunmuş çözümler. Biz bu çözümlerin sahteliğine kanmıyoruz. Sorunun kendisi olan devlet ve kapitalizmden, bizi sürüklediği yalnızlıktan, bize dayattığı bencillik kültüründen, arkadaşlarımızla aramıza soktuğu rekabetten bizi sahte çözümlerle kurtarmasını beklemiyoruz. Sürüklendiğimiz yalnızlıktan örgütlenerek, bize dayatılan bencillik kültüründen ve arkadaşlarımızla aramıza sokulan rekabetten paylaşma ve dayanışma ilişkilerini örgütleyerek kurtulacağız. Bunları yapabiliriz, çünkü hala devletin yasaklarla, kısıtlamalarla, zorunlulukla yok etmeye çalıştığı bir gerçekliğimiz var, okulsuz bir dünyanın gerçekliği. Bu gerçeklikten aldığımız güçle bizi saçma yasaklarla ve sözde çözümlerle uyutan otoritelere isyanımızı haykırıyor, itaat değil isyan ediyoruz!