Kara Tahta’da “Felsefede Mizojin” Aktarımı Yapıldı
- Posted: 26 Nisan 2017
- Category: 26A ATÖLYE
Aktarıma önce mizojin tanımı yapılarak başlandı. Mizojin, kelime anlamı olarak kadın düşmanlığı demektir. Kadınlara karşı aşırı tavır alan, kadınlardan rahatsız olan kişiler için kullanılır. Erkek egemen sistemin kadına yönelik bakış açısının açık bir şekilde dillendirilmesidir aslında.
Öncelikle felsefe, özellikle ilk dönemlerinde, erkeklerin egemenliğinde olmuştur ve bu alanda kadın düşmanları ya da kadın düşmanı söylemlerde bulunan filozofların sayısı hayli fazladır. Aktarımda anlatılacak olanlar ise: Platon, Aristoteles, Nietzsche ve Schopenhauer.
Platon ve Aristoteles’ten bahsetmeden önce, felsefenin ortaya çıktığı Antik Yunan’dan bahsetmek gerekiyor. Antik Yunan; aristokratlar, tüccarlar ve köleler gibi sınıflardan oluşuyordu. Kadınlar çoğunlukla köleler ile eşdeğer görülüyordu. Bu yüzden sistematik felsefenin kurucuları olan Platon ve Aristoteles’in mizojin olması, çok da şaşırılacak bir durum değildir.
Platon’un mizojin olup olmadığı konusunda farklı görüşler mevcut. Bir kısım mizojin derken, bir kısım proto-feminist diyor. (Proto-feminist, feminizmin henüz olmadığı çok erken dönemlerde, savundukları fikirler bakımından feminist olarak kabul edilebilecek kimselere verilen isimdir.) Ancak Platon’un Devlet ve Diyaloglar eserlerini incelediğimizde, kadını her zaman erkek aşağı gördüğünü, kadının varlığının üreme amaçlı olduğunu, oluşturduğu toplum tahayyülünde kadınların varlığını savunmasının tek nedeni olarak erkek neslin devamı amaçlı olduğunu görebiliriz.
Aristoteles ise “kadınları hayvanlardan biraz daha iyi durumda olan yaratıklar” olarak görüyordu ve kadın zihni asla bir erkeğinkiyle boy ölçülemezdi.
Nietzsche de mizojin olup olmadığı fazla tartışılan filozoflardan birisi. Bireyin yükseltilmesi konusundaki savunularından dolayı, mizojin diye değerlendirilen ifadelerinin ironi olduğu savunuluyor. Ancak Nietzsche’nin Ecco Homo ve Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında kadınlarla ilgili düşünceleri incelendiğinde kadın düşmanı olduğu açıktır. Özellikle “özgürlük” kavramını yükselten kadınlara “gerçek kadın” olmadıkları yönünde saldırıları hayli ağır sözlerdir.
Schopenhauer ise doğrudan kadınlarla ilgili yazdığı eserlerinde kadın düşmanı olduğunu açıkça göstermiştir. Kadınların zekasının erkeğe asla erişemeyeceği, kadınların erkekleri eğlendirmek için var olduğunu, yaşamın hiçbir alanında bir başarı elde edemediklerinden sadece çocuk doğurma vasfında bulunmaları gerektiğini eserlerinde sık sık vurgulamıştır.