Erdoğan’ın “Eğitimde tarihi değişimlere hazırlanıyoruz.” mesajıyla başlayan yeni eğitim yılı gerçekten de bazı değişiklikler getirdi. Bu değişikliklerden biri ekstra dikkatimizi çekti. “MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”e göre, devamsızlık süresi özürsüz 10 günü, toplamda 30 günü aşanlar, ortalamaları ne kadar yüksek olursa olsun, sınıfta kalacak. Buraya kadarını zaten biliyorduk. Yeni olan kısım şu: 5 günden fazla özürsüz devamsızlık yaparsak takdir ya da teşekkür belgesi alamayacakmışız.
“5 Gün Yöntemİ” İle Amaçlanan Ne?
Biz “5 gün yöntemi” olarak tanımlıyoruz bu uygulamayı. Uygulama aslında devamsızlık yapmayanlar için bir ödül mekanizması olarak duyuruldu. Ama ortada bir ödül yok. “Devamsızlık sınırı” zaten anlamsızdı, bizi okula hapsetme için vardı, şimdi de devamsızlığı açıktan yasaklamak yerine başka bir yöntem icat etmişler açıkçası. Bu yeni yöntemden önce bile devamsızlık yaptığımızda rapor almak için türlü hastanenin, sağlık ocaklarının kapılarını aşındırır, doktorları bedenimizin hasta olduğu yalanına inandırmaya çalışırdık. Anlaşılan yeni yöntemle bu oyunu daha sık oynamamız gerekecek.
Devamsızlık sınırını 5 güne çekselerdi neredeyse hepimiz tepki gösterirdik, hatta ailemizi de arkamıza alırdık. Ancak riskli faktörleri ortadan kaldırarak örtük bir baskı yöntemiyle devamlılığı sağlamayı amaçlamışlar. Yani devamlı öğrenci olsun, sistemin yoluna çabucak koyulsun!
Devamlılık Sİstem İçİn Neden Bu Kadar Önemlİ?
Bu yöntem devamlı öğrenci yetiştirme yöntemi. Devamlı öğrenci ne demek? Sistem için “iyi” öğrenci demek. Devamlı öğrenci hırs, bencillik ve rekabetçilik demek. Sıra arkadaşını bile rakip olarak görmek demek, en başarılı olmak için hep yarışmak; kurallara uymak, hizaya girmek demek. Devamlı öğrenci, gelecekte devamlı bir işçi olmayı vaat etmek demek, yani sistemin çarklarını döndürmeye devam edecek öğrenci demek. Kısacası, devletin ve kapitalizmin istediği öğrenci tipolojisi demek.
Devamsız öğrenci istemiyorlar. Devamsız öğrenci ne demek? Sistem için “kötü” öğrenci demek. Sınavlarda kopya çekerek paylaşmayı seven, arkadaşının parası olmadığında sandviçini paylaşmayı seçen öğrenci demek. Devamsız öğrenci sınavlarla yarışa, arkadaşlarla rekabete girmek istemediği için gece gündüz ders çalışmayan, notları düşük olan tembel öğrenci demek. Belki 12 yıl boyunca takdir ya da teşekkür alamamış öğrenci demek. Devamsız öğrenci okuldan kaçan, sistemin çarklarının arasına sıkışmak yerine çarkları kırarak bu cendereden çıkabilecek öğrenci demek. Bu yüzden sevmezler, istemezler devamsız öğrenciyi, aslında korkarlar onlardan; bizim gibilerden.
Kİmİn Takdİrİ, Neyİn Teşekkürü?
Eğitimdeki ödül-ceza mekanizmasının vazgeçilmez parçaları olan belgeler takdir ve teşekkürler, diplomalar vb. bu kağıt parçalarını alamamak, birçok öğrencinin kabusudur. Takdir alabilmek için ortalamanın 85’i, teşekkür alabilmek için de 70’i geçmesi gerekir. Bunun içinse gece gündüz demeden çalışman gerekir. Hele ki diploma en büyük kabustur. Hayatta başarılı olmanın kabulü yani koşuludur. Peki ne için? Bu belgelerin bir anlamı var mı, bir işe yarayacaklar mı? Hayır. Ya kalifiye köle olursun bu belgelerle ya da cahil kalır köle olursun. Sadece sınıfsal statün değişir ancak her iki durumda da sisteme çalışan birer köle olursun.
Sadece yarışta bir kaç kişiyi geçmiş olma düşüncesini yaratır, egonu tatmin eder ve rekabeti daha da arttırmaya yarar bu belgeler. Bir de anne-babanın da bütün bir yıl boyunca “Hadi takdir alacaksın bu sene, sana güveniyorum.”, “Bu sene takdir alırsan sana istediğini alırım.” gibi teşvik ödülleri ve “Bu sene takdir alamazsan yaz boyunca evden çıkamazsın, ders çalışırsın” gibi ceza tehditleriyle sana daha fazla baskı yapabilmesini sağlar. Öyle büyüktür ki bu baskı, takdir-teşekkür alamadığı için intihar edenler bile olur. Ailelerin bu baskısının tek sebebi bizim hayallerimizi, bizim isteklerimizi yok saymalarındandır. Sanki her sabah gün ağarmadan yollara dökülüp okula yetişmeye çalışan, sınıfta kalmamak için ders çalışmaktan hiç boş zamanı kalmayan biz değilmişiz gibi; sanki gelecekte ne yapmak istediğimize karar veremezmişiz gibi, sanki onların istediği gibi iyi bir kariyere sahip olamasak dünyanın sonuymuş gibi… Ne yapacağımızı sormak yerine ne yapmamız gerektiğini söylerler. Genelde çok seçeneğimiz olmaz; ya doktor, ya mühendis ya da işçileri üzerinden yükselen bir patron olmamızı isterler. Yani sadece kazanmamızı kazanırken neleri kaybettiğimizi umursamadan sadece isterler. Biz liselilerin yaşamları bu şekilde ailenin-akrabanın, öğretmenlerin-müdürün baskısı altında heba edilir.
Hal böyleyken asıl biz size takdir vermiyor, teşekkür bile etmiyoruz. Devamlı öğrenci olup köle kalmaktansa devamsızlara katılıp zincirlerimizi kırıyor, özgürleşiyoruz.
Ama yanlış anlaşılmasın; okulda devamsızız, mücadelede devamlı!