İnan’dan “neden açlık grevi” diye soranlara mektup
Retçi arkadaşımız İnan; açlık grevine başladığı günün akşamı cezaevindeki gardiyanlarca sorgulandığını, ardından 15. koğuş denilen yere atıldığını söylüyor. Gardiyanlar, koğuşu sibirya olarak niteliyorlar. Bundan sonrası İnan’ın kaleminden devam edecek:
”15. koğuş dedikleri yer 2 metre genişliğinde, 3.5 metre uzunluğunda 10 hücreden oluşuyor. 10. hücrede Memed, 9. hücrede ben kalıyorum. 7. ve 8. hücreler boş. Memed’in yalnızca sesini duyabiliyorum. Memed ODTÜ mezunu, turizmci. Suçunu bilmiyorum. Sürekli bağırıp tepiniyor. Akli dengesi yerinde değil. Elbiselerini ve verilen battaniyeyi yırtıp, duvarları yumrukluyor. Dün sabah 04’te uyandırdı beni. Geceyarısına kadar bağırıp durmuştu. Bazan da acaip oynak şarkılar söylüyor. Bazan üşüyorum diye inliyor. Bazanda, “basurum var, götüm acıyo” diye ağlıyor. Memed sürekli olarak etrafa sıçıyor. Osuruk ve bok kokusundan bazen baygınlık geçiriyorum. Ancak gardiyanlar gelip acımasızca vurduklarında, içim eziliyor. Üzülüyorum.Memed’le bazan sohbete ediyoruz. Mesela ben Ankara diyorum o götüm kara diyor. Böylesi sohbetler.
Burdaki gardiyanların bazıları iki ayaklı hayvan. Aslında hayvan da denmez bunlara. Bana Memede davrandıkları gibi davranmıyorlar. Yani aslında benimle hiç konuşmuyor, yüzüme dahi bakmıyorlar. İlk gece battaniye, yastık ve çarşaf vermediler. Bir tek üzeri önceden kanlanmış biri sünger döşek verdiler. Eşimin bana getirdiği yeni, giymeye kıymadığım elbiselerimi üşüdüğümden nerde ise tümünü giyip bu kanlı döşekte uzanmak zorundakaldım. Sigara ve su da vermiyorlardı. Suyu çeşmeden avucumla içtim. Ertesi gün su ve sigara verdiler. Bu sabah ise
müdür odasına çağırdı beni. Gittim daha ağzımı açmadan, “Vatan haini misin ulan,atın bu vatan hainini 17’ye” diye bağırdı.
Burası daha beter. Kedi büyüklüğünde, cesur, kaçmayan farelerle dolu. Oldum olası fareden çok korkar, tiksinirim. Kaldığım hücrenin kapısı demir parmaklıklı, yani her an uykuda farelerin saldırısına uğrayabilirim. Yine su, şeker ve sigara verilmiyor. Kaç gündür yazdığım tüm mektuplarımı bu sabah almışlarçantamdan. Bu mektubu şimdi alelacele yazdım. Aklım durmuş gibi. Kafam çalışmıyor artık. İki satır birşey yazamıyor, konuşurken cümlenin sonunu getiremiyorum. Ha, burada çok üşüyorum. Yani açıkçası çok zorlanıyorum. Birieleri beni kurtarsın buradan.
Bu yerden de alındım. Şimdi üst kattayım ve yazmaya devam ediyorum. Burası biraz iyi ama yatak leş gibi. Bu arada bu koğuş ve hücre değişikliklerinde yarısı başkayerlerde kaldı. Ana koridorun camları kırık. Kaldığım hücre demir parmaklıklı. Yani burada da fareler olabilir. Şimdilik yok ama kesin vardır. Bu şerefsizler her yere tırmanıyorlar. Bu kattaki hücrelerin tamamı boş. Yani bir tek ben varım. Bana, “neden açlık grevine gidiyorsun” diyenlerdir bu mektubum.”