Su, toprak, yaşam bizim!
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına karşı direnişi yükseltmeliyiz!
Rize İkizdere’de SİT kararının ardından Doğa Katliam Projeleri olan HES’lerin İptali gündeme gelince İktidar aceleyle “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” tasarısını Meclis’e sunmaya girişti. Yasaları değiştirip kendi yasa dışılığına kılıf hazırlamaya kalkışıp yasanın içeriğini tarafların ve halkın tartışmasına bile fırsat tanımadan.
Çevre ve Orman Bakanlığı yaptığı açıklamada TBMM’ne getirilen tasarının İkizdere’de alınan SİT kararı ile ilgisi olmadığını söylüyor ancak iktidar bu kanunu AB’ye uyum yasaları gereği olarak savunuyor. Avrupa Birliği’nden ise bunun doğru olmadığı şeklinde açıklamalar yapıldı.
Hazırlanan tasarı, tüm varoluş maksadını 11. maddesinde açıklıyor: “Korunan Alanların Belirlenmesi” başlıklı bu maddede, “bir alanın korunan alan niteliğine sahip olup olmadığı Bakanlıkça incelenir. Korunan alan niteliği taşıdığına karar verilen alanlardan orman rejimine tabi olanlar Bakanlıkça, diğer alanlar ise Bakanlar Kurulu tarafından korunan alan olarak belirlenir ” denilerek, kültür ve tabiat varlığı bilimsel ve objektif bir niteleme olmaktan çıkartılıp siyasi bir karar meselesine dönüştürülüyor.
Halbuki mevcut Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanu-nu’nun 7. maddesinde, “kültür ve tabiat varlıkları bakanlıkça veya diğer ilgili kurum ve kuruluşların uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak tespit edilir” ve “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılan tespitler koruma kurulu kararı ile tescil olunur” denilmektedir. Kanunun 51. ve devam maddelerinde de tescili yapacak olan Koruma Kurulu’nun bilimsel ve özerk yapısı verilmektedir.
Kısacası bu tasarı bir şeyin kültür ve tabiat varlığı olup olmadığını, korunup korunmayacağını meslek ve bilim insanlarının nesnel kriterlerle yapacağı bir “tespit” olmaktan çıkartıp, yürütmenin yani seçilmişlerin siyasi bir “kararı” haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Tasarı yasalaşırsa Veysel Eroğlu’nun şimdi bize şaka gibi gelen “Allianoi diye bir yer yok” tarzı bilimsel kanıt tanımazlık hukuki bir geçerlilik kazanacaktır .
Mevcut durumda bile sit alanlarının yok edilmesine yönelik “projeler” devam ederken bu çıkartılmak istenen “yasa” ile Türkiye’nin dereleri vadileri ovaları, kültürel varlıkları ve tarihi “rant” uğruna “yasal” olarak yok edilecek ve yaşam savunucuları yasadışı ilan edilecek.
Tabiatımıza uymayan bu yasaya Hayır! Diyoruz
Bu Yasa Tasarısı ile Hükümet, HESLERİ KORUMA, Tarihi Gömme, Kültürleri Yok Etme Kanunu çıkartmak istiyor.